31 Temmuz 2013 Çarşamba

the city hall/belediye


2009 yapımı romantik komedi, politik bir dizi kendileri ve beğendim. 
dizinin oyuncuları tanıdık. başrolde Cha seung won var kendisini the greatest love dizisinde beğenmeyip izlememiştim. itici gelmişti ama şimdi dönüp izleyesim  var yani :)
bayan başrol ise my name is kim sam soon dizisinden tanıdığımız Kim sun ah. ama oradaki hali ile buradaki arasında dağlar kadar fark var. dizi bitince yorumlarda gördüm bu ikisinin aynı kişi olduğunu.
dizi 10. dereceden memur olan Mi Rae'nin memurluktan belediye başkalığına uzanan hikayesini anlatıyor.
aslında dizide herşey para için başlıyor. ama işler öyle bir hal alıyor ki kızımız belediye başkanı oluyor ve bu işi de hakkıyla yapıyor.
burada diğer başrol nerede derseniz o da şehirden taşraya gönderilen başkan yardımcısı rolünde.aslında gözü devlet başkanı olmakta ama değer verdiği büyüğü(aslında oğlanın babası ama ben diziyi atlayarak izlediğimden ve de dizide de bu baba olayını taa ne zaman gösterdiklerinden veya ben taa ne zaman gördüğümden baba demiyorum) onun taşraya gitmesi için ısrar ediyor o da onu kırmayıp kabul ediyor.  e böyle başkan yardımcısı olurda aşk olmaz mı. ama aşka geçmeden önce ne komik sahneleri var izlerken yarıldım gülmekten. hoş aşka geçince de o komik sahneler devam etmiyor değil. 
izlemenizi tavsiye ederim. daha dizinin politik yanı var ki onlara hiç girmiyorum neler neler yapıyorlar kıza. 
gelelim diziden karelere. sondan başa doğru gideceğim ona göre bakın resimlere :)
 dizinin sonundan güzel iki kare.



kızın böyle güzel olduğuna bakmayın belediye başkanı olunca böyle oluyor yoksa ilk başlarda jo gok kızın saçının kokusundan kaçar durumdaydı. öyle pis ve pasaklı gösteriyorlar kızı yani. ama bu artık normal kora dizisiyse mutlaka kız önceden bi pasaklı olur aşkı bulunca da kızın içinden dünya güzeli çıkar. 
ah aşk nelere kadirsin :D
kız oğlanın kapısına hediye bırakıyor bir kaç bölümde buda onlardan biri :D yok artık diyorum başka birşey demiyorum. ilk başta adamın köpeğine kemik getirmiş herhalde dedim ama meğer adamaymış.

ay bu sahnede çocuğa sinir olmuştum seviyorsan belli et demi. kız bir ışık görse üstüne atlayacak ama yok yani. 
aslında seviyor kızı da işte illa süründürecek. yoksa kim böyle ellerini bile temizlesin sevmediği birinin.
zaten şu kore dizilerinde olmazsa olmaz bisiklet sahnesi.insanı eriyip bitiriyor. bayıldım ya. bu hareketleri bende deneyeceğim :D

bu sahneye de bayıldım ya. kızın yerinde olmak istedim resmen izlerken.

ve dizinin fotoğraflarını sondan başa doğru koyunca baştan bir fotoğraf ile bitireyim dedim. kız ve oğlanın ilişkileri kızın 36 yaşında olmasına rağmen belediyenin düzenlediği güzellik yarışmasına katılmak istemesiyle başlıyor. ki tek nedeni de parayı kazanıp borçlarını ödemek. kazanmak içinde elinden geleni yapıyor. yarışmanın sonunda yetenek katagorisinde başkan yardımcısı ile tango yapıyorlar ve süper bir sahne gerçekleşiyor.
biraz garip bir yazı oldu resim yönünden ama değişiklik olsun bu sefer de :) çok güleceğiniz yok artık diyeceğiniz sahnelerin olduğu güzel bir dizi kısacası.

Plump Revolution/şişman devrimi

2012 yapımı eğlenceli romantik komedi bir film.
şişman insanlardan nefret eden hatta şişmanlar yaşamasın diyen manken kızın aşkı uğruna kilo alıp şişmanlamasını anlatan bir film. aşkı da baya yakışıklı bir fotoğrafçı ama yani adam tip :)
kilo alma halleri. kız kardeşi ile yaşıyor ve kardeşi şişman. ona zayıflaması için askı yaparken kendisi aynı duruma gelmeye çalııyor.




işte fotoğrafçımız.aslında şişman kızları sevmesinin bir nedeni var ama onu söylemeyeceğim izleyip görün :)
ve kızın kardeşi ile birlikte oturup kilo alma çalışmaları. kardeşi ders veriyor :D

filmin sonundan bir kare. kız amacına ulaştı gördüğünüz gibi.




ben var müzik dinlemek#8

you're the best, lee soon shin'i aslında pek severek izlemiyorum demiştim ama şu sıralar güzel gidiyor sonunda kavuştular. e tabi bende müziklerini de dinler oldum bu sebepten :)
Chang min(2AM)&Dahee(Glam)- IOnly See One Person
Glam dinlemiştim bir ara. kzın sesi gerçeten güzel.

kim sung gyu(infinite)-60 seconds
hikayesi çok güzel bir şarkı. dinlemenizi ve izlemenizi tavsiye ederim. 
hazır infiniteden bahsetmişken yeni şarkılarından da bahsedeyim.


infinite-destiny
destiny'i pek sevmedim. sözler güzel müzik de eh, ritim de iyi ama çok gürültülü geldi bana melodiyi sevsem de kulağımı tırmalıyor arka fonda çalan ses.. akustik versiyonunu belki dinleyebilirim ancak. 
başka yeni çıkan şarkıları da dinledim ama pek sevdiğim yok içinde.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

nail shop paris/paris tırnak salonu

yeni bir dizi ile karşınızdayım. dizi 10 bölümlük kısa bir dizi. romantik komedi tadında ama arka sokaklar dizisinden de esintiler içeren güzel bir dizi. arka sokaklar dememin nedeni her bölümde bir soruna çözüm buluyorlar. ama bunun yanında dizinin kendi hikayesi de devam ediyor. kendi hikayesinden de bahsedeyim azıcık. dizide fantastik şeyler de var. mesela gumiho, hayalet gibi. kızımız hem yazar hemde gumihoyu küçükken gören birisi. ama dizinin sonlarında neler neler oluyor bu gumiho ile ilgili. 
 ya dizi hem kısa hem de herşeyden biraz içeriyor. tüm kore dizisi klasiklerini bulabileceğiniz eğlenceli bir dizi.
dizinin yakışıklıları :D ortadaki dordo hırkalı bilinen kore dizisi klasiği erkek kılığa giren kız. bu kızımızın da erkek kılığına girme nedeni yeni bir hikaye bulabilmek için sağdaki çocuğun hayatını inceliyor. tabi tek incelemekle kalmıyor çocuğa aşık da oluyor. e aşk üçgeni nerede derseniz hemen kızımızın yanındaki diğer çocukda kızımızı seviyor. alın size aşk üçgeni. kız .kimi seçecek peki ? onu da söylemeyeyim izleyip görün :)

MBLAQ Cheondung-jin. 
dizide kızımızın baş yardımcısı. çok tatlı. hele giydiği kıyafetler bitirdi beni.


işte başrol kızımız. kız çok da çekici, güzel değil. o yüzden böyle güzel bi fotosunu koyayım dedim önce. attaki fotolar da diziden kareler.


tabi ki olmazsa olmaz dizide kızımız kız kılığına girecek ve aşk üçgeni daha da alevlenir.

dizide ayrıca kızın yazdığı hikayeden de sahneler gösteriliyor. bu da onlardan bir foto. hiç beğenmedim :D


erkek manikürcü mü olur oluyyor işte. aslında manikürcü diyip bunları küçümsemiş oluyorum da neyse. adamlar sanat yapıyor resmen. anlamadığım şeyse o tırnaklarla nasıl iş yapabiliyor bu kadınlar. ben bir yüzükle bile rahatsız olabiliyorum.


ah karizmaya bak ya. ama dizide çok donuk yaptılar çocuğu sevmedim. işte kızımızın hikayesinin baş kahramanı. alternatif tıp uzmanı ve tabi tırnak sanatçısı 
ve diziden sinir bir sahne. diğer çocuk için gidip alex'in kollarında ağlıyor.


işte diğer çocuğumuz Kei. bununda kendi çapında dizide bir karizması var ama Alex ile karşılaştırılamaz yani. kızla dizide baaya bir uğraşıyor. e tabi seviyor ve bunu Alex'den önce farkediyor. Alex kızı sevdiğini anladığında iş işten baya bir geçmiş oluyor.


bu da kızın yazdığı hikayedeki Kei. 
güzel eğlenceli bir diziydi. ama tabi sinir olduğum yerler de vardı. en başta da bu erkeğin erkekten hoşlanması kısmı gelir ki dizinin konusu bu zaten :D 


19 Temmuz 2013 Cuma

nice guy

ah bayıldım diziye 3-4 günde bitirdim ve de ne kadar sonunu görmek için atlamak istesem de bir türlü atlayamadım. öyle bir diziyi yani. 2012 yapımı ve geçen sene baya laf ettirmişti kendisinden. işte şu afişten yine izleyesim gelmemişti.
dizinin konusu yeppudada biraz eksik yazıyormuş. hatta ilk izlerken yanlış mi yazmışlar dedim.orada sevdiği kadın tarafından ihanete uğrayan bir adamın intikam almak için hafızasını kaybetmiş bir kadını kullandığı yazıyordu ki bu olay dizinin 8-9 bölümünde ancak gerçekleşiyor.
o yüzden biraz dizinin konusundan bahsetmek istiyorum hatta tiyo bile verebilirim dizi hakkında ona göre :)
başrol çocuğumuz sevdiği kızın işlediği cinayeti üzerine alır ve dizi başlar. oğlan tıp fakültesinde okuyan oldukça zeki ve yakışıklıdır. ama aşk gözünü kör etmiştir. ve okulu, hasta kardeşinin bile bırakıp sevdiği kız için hapse girer. ama tabiki sevdiği kız oğlana ihanet eder ve zengin bir adamla evlenip çocuğu umursamaz. 
hapisten çıkınca çocuğumuz artık farklı birisi olmuştur ahlaklı duyarlı çocuk gider onun yerine para kazanmak için herşeyi yapan birisi gelir ve o arada eski sevgilisi ile karşılaşır ve nasıl bir salaklık yaptığını anlar. kızdan intikam almak için eski sevgilisinin üvey kızını baştan çıkartır. ki kız da oğlandan çok etkilendiği için aslında kendi düşer tuzağa. 
aslında çocukta tuzağa düşer çünkü artık o da eski sevgilisinin unutmaya ve diğer kıza aşık olmaya başlar.
işte arada başka olaylarda olur ve ondan sonra üvey kızımız hafızasını kaybeder ve yeniden hafızasını kazanmak için uğraşırken başrol çocuğumuz ile tekrar karşılaşır ve bu sefer el birliği ile eski sevgilinden intikam alırlar çünkü eski sevgili üvey kızın malına da göz dikmiş ve onu beş parasız bırakmaya çalışmaktadır.
ilk başlarda üvey kız kullanıldığını pek anlamaz gerçekten çocuğun onu sevdiğini sanır. ama işlerin aslında öyle olmadığını aşık olduğu adamın ve üvey annesinin eskiden sevgili olduklarını öğrenince ikisine de düşman olur ama işte aşk ne kadar düşman olmak istese de bunu pek başaramaz.
arada başka olaylarda vara ama onları da yazarsam baya diziyi özet yapmış olacağım ve size izleyecek birşey kalmayacak.
şunu söyleyip bu uzuuun özeti bitiriyorum dizi mutlu sonla bitiyor :)
çok güzel bir çiftlerdi ya. üvey kız ve esas oğlan. kıza çok çektirdi ama dizide. gerçekten kötü adamdı ama bu tiple ne kadar olursa da yani :D






işte üvey anne. nasıl anne ama :D
ama kadının yüzü o kadar acıklı ki. sanki her an ağlayacak bir tipi var.


bu fotoğraf dizide baya kullanıldı. kız hafızasını kaybedince bu fotoğrafla bulabiliyordu esas oğlanı.


ve dizide eski aşıkların bu olaylara karışmadan önceki hallerine gidildi bol bol. ay gözlüklerde pek yakışmış :)


valla çocuğa bittim :D bu kadar dedim adını da yazayım bari. song joong ki ve 85 doğumlu. bi dolu dizisi varmış bi bakasım geldi yani diğer dizilere de :)

16 Temmuz 2013 Salı

ben var müzik dinlemek#7

müzik dinlemiyorum dedim ya bir önceki yazıda. bunda da bir dolu müzik buldum dinleyecek :)
henry-trap
o şarkıya girişteki piyanoyu nasıl çalıyor ya. kulaklarımın ve tabi gözlerimin pası silindi. şarkıya ayrı bittim yaaaa.

  
ailee-U&I
çok şey söylemeye gerek yok Ailee +ses+sahne bayıldım.ya açıp açıp iki gün videosunu izledim diyebilirim.

jo jung suk-I love you so much
ah ah ah bittim bittim. şimdi diziyi de az buçuk bildiğimden tabi bu bitiş. diziyi az buçuk bilme de şöyle oluyor sadece UI ve jo jung suk'un olduğu yerleri izliyorum çok sıkıcı geliyor diğer yerleri :) adamda ses varmış bee tek tip değil yani bi de bu şahsın 33yaşında böyle olduğunu düşününce taş diyorum yani :D ergence oldu bu taş kelimesi ama adamla aramda 10 yaş olunca ben ergen oluyorum yani. 

 


15 Temmuz 2013 Pazartesi

mim: ben kimim???


mim: ben kimim
evet ilk mimim ile karşınızdayım :) bu mimi bana paslayan paul muad-dibe teşekkürler.
bu mim birazda blog tanıtımı olacak iyi oldu düzgün bir tanıtım olur benim için de.
ben kimim
eeeen cevaplamak istemediğim soru sanırım bu :) daha önce blogda da yazdığım gibi burda rahatım çünkü kimse beni gerçekte tanımıyor ve benim kim olduğumu nasıl biri olduğumu bilmeden benim yazdıklarımla ilgileniyorlar sadece.
adımı yazmayacağım ama şunu diyebilirim Muu ad ve soyadın bir kısaltması. üç dört yıldır bazı şeylerde kullandığım bir kısaltma. o yüzden burada da kullanmak istedim.
yaş konusunda takıntılıyım ama biraz farklı. özellikle yaşı sorulduğunda söylemeyip kendini ya büyük göstermeye ya da küçük göstermeye çalışanlara sinir oluyorum. "akıl yaşta değil baştadır" biliyorum ama eğer yaşını söylediğinde insanların senin söylediğini önemsemeyeceğini düşünüyorsan bence söylediğinin de pek bir anlamı yoktur güven kendine biraz demi.seni söylediğin ilgilendirir karşındakinin anladığı değil.(bu biraz iç döküş gibi oldu geçenlerde böyle bir olay yaşadım da :) kısacası 90 doğumluyum. polemiğe gerek yok kimilerine göre 22 kimilerine göre de 23 yaşındayım.  başak burcunun birçok özelliğini taşımaktayım bu arada onu da belirteyim.
blogda yazılarda azıcık azıcık bahsediyorum aslında ben çiçeği burnunda bir öğretmenim (bu lafı çok kullanmak istiyordum sonunda kullandım:) ) emekli olana kadar bu işi yapar mıyım hiç bilmiyorum. çünkü dünyayı gezmek istiyorum :))) böyle yazdım ya belki de bir öğretmen olarak emekli olacağım.
bir yandan da yüksek lisans yapmak  istiyorum. ama bir türlü şu diye kara veremiyorum bölüme. biraz fazla maymun iştahlıyım bu konuda.
hayat neler getirirse hepsine açığım diyelim kısaca. 
bloğumun adı nereden geliyor
ilk açarken afilli bir isim olsun diye baya düşündüm ama pek de bulabildiğim söylenemez.  bu blogda herşeyden olacağı, o herşeyin bensiz bir anlamı olmayacağı ve dünyaya aşırı bir merakın sonucunda çıktı bu isim :)
bloğ açmaya nasıl karar verdim
blog takip etmeye iki yıl önce başlamıştım. ilk takip ettiğim de kore notları blogu olmuştu. tabi o zaman adı ve takip ettiğim blog bu değildi ama. daha sonra yazarı hem adını hem de sayfayı değiştirdi ama ben takipe devam tabi :) blogum olmadığından facedeki sayfasına girip durmadan yeni yazı var mı diye kontrol ediyordum ki bu da tabi zor oluyordu. ardından başka bloglar da bulmaya başladım. e  hazır okulda bitmiş tez de bitmek üzere ben niye artık açmıyorum dedim. hazır kendi kendime yazıyorum biraz da sanal alemlerde yazayım dedim ve işte nerdeyse bir yıldır sessiz sakin yazıyorum buralara birşeyler.
neden yaşam bloğu
sadece bir alana yönelmek beni kısıtlayacağı için.çünkü bir alana yönelsem hemen başka bir alan da ilgimi çekiyor. uzun süre aynı şeyde kalamıyorum.böyle iyi herşeyden biraz :)
kişiliğim
him bu da ben kimim sorusu gibi zor bir soru. başak burcunun birçok özelliğini taşıyorum demiştim zaten. o yüzden aşırı duygusal olabiliyorum bazen bazen de tam tersi duyarsızın bayrak taşıyanı :D
 çabuk sıkılırım. her ne kadar sabırlı olsam da sabır da bir yere kadar oluyor bazen ilgimi çekmeyince sabır filan yok yani.
takıntılıyım bazı konularda ne kadar sevmesem de bu yönümü.
gülmeyi severim o yüzden de blogumda da hiç acıklı bir dizi film tanıtımı göremezsininz :)
tembelimdir genelde. özellikle garfieldi örnek almaya bayılırım :D ama eğer çalışmam gerekiyorsa ve bu çalışmanın bir sonucu varsa çalışırım da.
soğuk bir kişiliğim var. hiç arkadaş yanlısı değilimdir. o yüzden birisiyle arkadaş olmam çoook uzun sürer ve eğer arkadaş olmuşsam da bunun uzun sürmesini isterim.
hareketli birisiyimdir. yavaş olmayı sevmem genelde. özellikle şu yolda yavaş yavaş yürüyenlere hayranımdır. benim ancak canım çok sıkkın olacak ki öyle yavaş yürüyeceğim.
hafif bir entel yönümde vardır. ama çok değil.
 pek bir kişikle ilgili olmadı sanırım ama zor bir sorun benim için bu ancak bu kadar yazabiliyorum.
hoşlandıklarım
işte buuu. bir dolu şey yazabilirim. kitapları severim. bir dolu kitabım olsun. okumasam bile varlıkları bile mutlu ediyor beni.
renkleri severim. renkli giyinmeyi severim. renklişeyleri severim.
yemek yemeyi severim (her ne kadar ramazan nedeniyle iştahsızlaşsam da) ama ayıtr etmem yani. mesela en sevdiğim yemekler arasında makarnayı melemeni de sayabilirim karnıyarığı da mantıyı da.
kahve severim hemde çok severim. geçenlerde buzu mocha denemiştim ve yazın favorisi olarak ilan etmiştim mesela.
rahat giyinmeyi severim. hani ortam bunu kaldırsa okula bile eşortman-spor ayakkabı-kot pardesü üçlemesiyle giderim o derece yani. yakıştırıyorum kendime rahatlığı.
çocuklardan hoşlanırım bi de. öğretmenlik ne kadar zor olsa da onların o masumluğunu o güler yüzlerini görünce insan enerji doluyor.
güzel kokulara bayılırım. bu yönde baya iddalıyımdır. kokulara karşı çok hassasım hatta kokular ve müzikler bende özel bir yerdedir.
fotoğraf çekmeyi severim. gezmeyi severim.romantik mekanlara bayılırıma ama öyle ucuz romantik değil sanki bir filmin içindeymiş gibi hissettiren yerlere.
yalnızlığı severim.yalnız müzik dinleyerek etrafta kimsecikler olmadan yürümeyi severim.
hoşlanmadıklarım
yalancı insanlar. yalan söyleyen kişileri sevmiyorum. insanları çıkarları için kullananları sevmiyorum. herşeyi ben bilirim diyenleri sevmiyorum.hep ben iyiyim ben doğruyum diyenleri sevmiyorum.
öyle milletin vıcık vıcık ortalarda sevgi gösterisi yapmalarını sevmiyorum. seviyorsan seviyorsun anladık ne diye bunu millete göstere göstere yapıyorsun.
milletin sevgilisi olmadan önce facede herşeyinin herkese açık olmasını ama bir sevgili yapınca herşeyi gizlemelerini sevmiyorum. yine aynı şekilde sevgilisi yokken hep facede sevgilisi olunca facesini bile kapatanları hiç sevmiyorum ne yani faceyi ne için kullanıyordun da ne oldu.
korku filmlerinden nefret ederim hiç izleyemem. yine lunaparklardaki aşırı aşırı manyakça(bence) şeylerden nefret ederim. bir gondola bile binerken öüp bitiyorum ya. en son mudanyada bindim ve resmen kızların niye çığlık attıklarını anladım o çığlık istemsiz bir şekilde korkuyla birlikte çıkıyormuş. bi ara o gondolu kullanan çocuğa saydırdığımı hatırlıyorum yani. eğer bir daha binersem arkanın iki önüne oturacağım yoksa asla binmem nerdeyse düşecektim son bindiğimde.
en çok sevdiğim makyaj malzemem
hiç makyaj yapmadığım için birşey diyemeyeceğim. ama evde yapmak için alasım var birkaç ürün. 
çantamda olmazsa olmazım
telefon ve kulaklık. cüzdansız bile yola çıktığım olur ama kulaklıksız çıkmam.
en son okuduğum kitap
iskender pala:şah ve sultan. ama pek benim tarzım değildi. yarıda bıraktım ilk iskender pala okuyuşum sanırım yanlış kitaptan başladım. tarihi kitapları sevmiyormuşum bunu bir kez daha anladım.
ohhh sonunda bitti ne kadar uğraştırdı bu mim beni ya.
umarım birşeye benzemiştir :)
isteyen mimi alabilir bu arada :) 

12 Temmuz 2013 Cuma

ben var müzik dinlemek#6

aslında ramazanda pek müzik dinlemiyorum çünkü ev filan temizlemiyorum :) oruç oruç yerimden kalkasım olmuyor. ama bir şarkı buldum bu akşam ve çok hoşuma gitti. hemen indirdim ve tele atacağım birazdan. ne zaman telden dinlerim hiç bilmiyorum ama :D
T-ARA QBS-like a wind
biliyorsunuz t-ara grubu korede N4 adıyla küçük bir grup olarak geri dönmüştü. işte geri kalan kızlar ne yaptı peki derseniz onlarda japonyada QBS(isimlerinin baş harflerinden oluşuyor) adlı bir alt grup oluşturmuşlar ve bu şarkıyı çıkarmışlar. şarkının türkçe altyazısı yapılmamış malesef daha. galiba pek bir kimsenin haberi yok bu kızcağızlardan :) 
şarkıyı ben beğendim hareketli şarkılardan sıkılanlar için güzel bir şarkı olmuş :)

10 Temmuz 2013 Çarşamba

reklamlar#3

evet bugün izlediğim bir reklamı götereceğim size. çok eğlendim izlerken :) çok yaratıcı mı bilmiyorum ama çok eğlenceli 
toyota auris-belke hayat geliyoruz biz
şarkısı da çok tatlı :)

8 Temmuz 2013 Pazartesi

reklamlar#2

aslında yıl içinde pek tv izlemediğimi söylemiştim daha önce ama tatil olunca ve bu tatil 16 yılın ardından gerçekten tatil olunca işler değişti. bir haftadır neredeyse evdeyim ve tv, bilgisayar ve ev temizlemek arasında geçiyor zamanım. o yüzden de bol bol reklam izliyorum.
yeni bir reklam filminden bahsedeceğim. reklam haziranda çekilmiş ama ben yeni izliyorum :)
avea-hayat değişir aveayla
işte bu reklamın müziğine bayıldım ve ilk başta baya merakla izledim ne reklamı diye. ki ben böyle beni meraklandıran reklamları daha çok seviyorum.  boya reklamı mı acaba diye izledim ilk başlarda. çünkü böyle şal gezen bir reklamı görmüştüm daha önce. ama sonra avea'ya bağladılar ki hiç memnun olmadım yani. başka birşey çıksa daha güzel olurdu böyle bir müzikten. müziği seslendirenin sesi Atiye'ye benziyordu biraz ama eminde değilim yani.

7 Temmuz 2013 Pazar

reklamlar#1

bloğu ilk açtığımda beğendiğim reklemları yaplaşacağımı yazmıştım burada ama nerdeyse bir yıl oldu ben hala yazağım :D
ama hazır tatildeyim yazmak istedim.
bunu az önce gördüm  ve çok başarılı buldum. coca cola gerçekten iyi reklam yapıyor. 
youtube'de bunu ararken başka ülkelerde yaptığı ramazan kampanyalarını gördüm onları da paylaşmak istiyorum.

endonezya
aslında birkaç video filan daha vardı ama onlar 2013 değildi o yüzden yayınlamak istemedim.

4 Temmuz 2013 Perşembe

the Queen's classroom-2013

normalde devam eden bir dizi izlemeyeceğim diye kendimi baya bir tutuyorum ama dayanamadım. diziyi o kadar da öven olmadı aslında. yeni diye her halde pek izleyen yok daha. birkaç kşiden duydum daha bu diziyi. ama gerçekten çok sevdim. eğitim üzerine arkadaşlık üzerine güzel bir diziymiş. eğitim üzerine demem ise daha bir yıllık öğretmenim mecbur tecrube nerde bulursak oraya yanaşıyoruz. ki bu dizi de bana baya birşey katar :) kadının hareketleri her ne kadar sinir olsa da arada gerekiyor ya böyle sert olmak. çocuk bazen korkmak istiyor. veya alışmış korkmaya siz korku vermeyince bünyeye ters geliyor siz niye sabrediyorsunuz, dövmeyecek misiniz gibi şeyler duyabiliyorsunuz ki duydum yani :)
ooo ne uzun bir giriş olmuş.

bu afişe bayıldım. dizide aşk meşk yok. ki gerekte yok. 

 
dizinin sert, cadı öğretmeni. çok katı kuralları var. kendi doğruları üzerinden çocukları yetiştiriyor. çocuklar ise onu hiç sevmiyor. çünkü deyim yerindeyse canlarına okuyor başarılı olsunlar diye. aileler de başarılı olmalarını istediğinden eti senin kemiği benim durumu var.


bunlarda dizinin aslı çocukları. 

shin ha na. dizinin asıl kızı diyebilirim. çok iyi niyetli, arkadaşları için herşeyi yapan bir tip. dostluk en önemli şey ve satılmaz. ki bunun uğruna neler neler geliyor dizide kızın başına ama yine de pes etmiyor arkadaşlığa inanmaktan. öyle anlar geliyor ki yuh yani bu kadar da olmaz diyorum ama işte kore dizisi bu herşey olabilir.kız herşeye sabreder ve kazanan o olur. hoş türk dizilerinde de var bu ama diziler o kadar uzun ki kim haklı kim değil işler karışıyor.  
bu kızı alıp yanaklarını sıkasım geliyor ya. çok şeker :)

bunu okulda resmen yaşadım. bi öğretmen bunu da başarmalı ya. çocuğu bir bakışıyla dize getiriyor. tabi bu dizideki gibi de değil de. çocuklar bazen öyle şeyler yapıyor ki ya döveceksin ya da böyle korkutacaksın. olmadı benim gibi yeniysen bunu yapabilenlere havale edeceksin. öğretmen olmasam asla bunu demezdim ama işin içine girince bazen gerçekten gerekiyor sert olmak.
na ri. dövesim geldi yani bu kızı izlerken. ay neler yaptı kıza. tabi çocuğum psikolojisine hiç yönelmek istemiyorum. o anne ile o çevre ile kız bir dışlansa herşey biter intihar bile eder yani öyle bir tip var kızda. bakalım ilerleyen bölümlerde neler yapacak ha na'ya.
dizideki diğer çocuklar da ayrı şekerler özellikle doon go ha na ile şekerlikler yani.
çok güzel ilerleyen bir dizi izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim




3 Temmuz 2013 Çarşamba

ben var müzik dinlemek#5

evet biraz eski birazda yeni şarkılarla sizinleym. eskilerden başlayalım :)
high high- kim tea woo
aslında gentleman's dignity'i ne kadar severek izlediğimi yazmıştm. geçenlerde bi arkadaşla oturup tekrar izledik veya ziledim diyeyim o bir bölüm izledi ben diziyi bildiğim için büyüsünden kurtulamayıp tekrardan izledim hepsini. işte şarkı da oradan tekrar sardı beni.


lim kim-all right
yeni geçelim birazda. lim kimin şarkı söyleyiş tarzı korelilerden farklı geldi bana ve sesi de tabi. bu tarz şarkı söyleyeynleri severim aslında ama koreli ilk defa duyduğum için garipsedim biraz. ama şarkı resmen etkisi altına aldı beni. bi dinleyin derim.
lee min ho-love motion
min ho söylerde ben dinlemez miyim :) aslında sesinin öyle ahım şahım bi hali yok ama işte lee min ho olunca :) hele o dans edişi yok  mu :DDD


girl's day-female president
aslında girl's day'da ses var şarkı da güzel geliyo kulağa ama o video klip ne be kardeşim. çok fazla oluyo bazen bu korelilerin kadınları sadece... neyse ya sinirlendim bak şimdi.
böle işte :)


güneşi beklerken-BOF-yaban çiçeği

sonunda dün yayınlandı güneşi beklerken dizisi. ilk duyurulduğunda BOF formatında olacak denmişti hatta bende o yüzden başrol oyuncusunu beğenmemiştim. sonuçta lee min ho kim Kerem Bursin kim.
87 doğumlu amerikada yaşayan ve oscar ödüllü bir yapımcının filminde oynayan türkiyede pek tanınmayan ama gelecek vaadettiği söylenen bir oyuncu. tip var çocukta tamam ama bi mafya dizisinde oynasa daha bi parlardı bence :D dizide öyle bir gösteriyorlar ki çocuğu serseri bir mafya babasının zengin oğlu gibi. 

diziyi bence yaban çiçeği adıyla yayımlamalılardı. çünkü dizide oradan alınan yerler çoktu. mesela kerem çocuğu esir almışken zeynep gelip kurtarması

sonra zeynepin koşuyor olması. ki jandi de yüzüyordu.

sonra zeynepin üzerine yeşil boya atmaları gibi gibi. benzer yönleri çoktu yani.
gelelim iki dizi arasındaki farklara. bunda aile yanı daha ağır baıyor. malum diziler 70 80 bölümden aşağı yayınlanmadığı için içine daha sonra kullanılmak üzere birkaç entrika atmaları lazım. zeynepin babasının cihan olması gibi, keremin kardeşinin ölmüş olması gibi. içine aileyi sokunca tam geçlik dizisi de olmuyor hem böylece ailecek oturup izleyebiliyorsunuz. ki yabancı dizilerde hiç sevmem böyle entrikaları filan. misal you are the best lee soon shin'i izleyemiyorum fazla aile dizisi olduğu için. ama türk dizisi olunca izleniyor işte :D 
ama bi açık kapı da bırakayım bunu alıp adını feriha koyduma çevirirlerse bunu da yarıda bırakabilirim. entrikanında bi dozu olmalı yani dizi uzasın diye sakız yapmasınlar.
ha bir de şu var dizide oynayan oyuncuların yaş ortalamaları baya bir büyük. mesela zeynep karakterini oynayan hande doğandemir 85 doğumlu, keremi söylemiştim 87 doğumlu. 
ve en son da F4 gibi yakışıklı  bulamadıkları için dizinin ana kahramanlarından oluşan bir çakma F4 ile yazıyı sonlandıralım
bakalım nasıl olacak dizi. izleyip göreceğiz.





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...