29 Eylül 2013 Pazar

hush hush serisi-fısıltı, çığlık, sessizlik, final


size hush hush serisi diye ünlenen bu kitapları tanıtacağım. öncelikle şundan bahsedeyim okuması çok kolay akıcı bir kitap. yaklaşık toplam seri 1600 sayfa . ve ben bu serinin ilk kitabı olan fısıltıyı bir günde, çığlığı ise iki günde bitirdim. 3. ve 4. kitaplar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim çünkü iş başlamıştı ve bitmeleri 3 haftayı aldı diğer iki kitabın.  yani kısaca ben bile bu kadar hızlı okuduysam bu kitapları demek ki gerçekten sürükleyici bir kitap ve akıcı bir dili var.
evet gelelim kitaplara. tanıtımı biraz değiştireceğim bu sefer. kitap künyelerini de yazacağım.

1. Fısıltı -Becca Fitzpatrick


Özgün AdıHush Hush
Yazar: Becca Fiztpatrick
Yayınevi:  Pegasus Yayınları
Seri: Hush Hush #1
Sayfa: 416
Çeviri: Sevinç Tezcan Yanar
Türkiye Yayın Tarihi: 2011
Tür: Edebiyat- Korku&Gerilim/Fantastik/Romantik

2. Çığlık -Becca Fitzpatrick


Özgün AdıCrescendo
Yazar: Becca Fiztpatrick
Yayınevi:  Pegasus Yayınları
Seri: Hush Hush #2
Sayfa: 408
Çeviri: Sevinç Tezcan Yanar
Türkiye Yayın Tarihi: 2012
Tür: Edebiyat- Korku&Gerilim/Fantastik/Romantik

3. Sessizlik -Becca Fitzpatrick


Özgün AdıSilence
Yazar: Becca Fiztpatrick
Yayınevi:  Pegasus Yayınları
Seri: Hush Hush #3
Sayfa: 416
Çeviri: Sevinç Tezcan Yanar
Türkiye Yayın Tarihi: 2012
Tür: Edebiyat- Korku&Gerilim/Fantastik/Romantik

4. Final -Becca Fitzpatrick

Özgün AdıFinale
Yazar: Becca Fiztpatrick
Yayınevi:  Pegasus Yayınları
Seri: Hush Hush #4
Sayfa: 416
Çeviri: Sevinç Tezcan Yanar
Türkiye Yayın Tarihi: 2012
Tür: Edebiyat- Korku&Gerilim/Fantastik/Romantik
ve size serinin çıkacak olan filminden bir videoda sunayım. videoyu izlerken tekrardan hatırladım kitapları.
kitap nora ve patch'in doğaüstü aşkını anlatıyor. kovulmuş melek patch ve önceleri öldürmeye çalıştığı sonrada aşık olduğu nora'nın fantastik hikayesi. kitap kovulmuş melekler, baş melekler, nefiller ve insanlar arasında geçiyor. daha ayrıntıya girmek istemiyorum. eğer alacakaranlık ve bilumum vampirli kitapları okumayı seviyorsunuz bu seri de ilginizi çekecektir. ben okurken alacakaranlık serisi okur gibi oldum sürükleyici olması yönünden. ama şunu söyleyebilirim o seriye göre bu seri beni daha çok etkiledi. okurken bir yandan da çok rahat gözümde canlandırdım olayları. o yönden betimlemelere bayıldım.
aslında klasik gençlik romanı da diyebiliriz. sizi sıkmıyor çok kolay ilerliyor ve akıcı. ben bu seriye dizi izlememeye karar verdiğimde başlamıştım o yüzden beni daha bir tatmin etti. sanki film izliyormuşum gibi acaba ne olacak diye okudum kitapları.


28 Eylül 2013 Cumartesi

biraz benden#7

şu sıralar nasıl kendimi tutup dizi-film  izlemediğime şaşıyorum. az önce yine güzel bir film buldum üstelik. ama karar verdim bir kere diyerek izlemiyorum.günde 20 bölümlük dizi izleyen kızdım (atlaya atlaya da olsa)  çoooook zor zamanlar geçiriyorum beni anlıyorsunuz  demi :))
okul güzel gidiyor. bu sene daha iyiyim sanki. nasıl davranacağımı biliyorum biraz daha. vee sesim de baya çıkıyor. geçen sene ilk dersten ses gidiyordu. hatta pastil bile kullanmıştım yani. öğretmenliğin tekniklerini öğreniyorum işte :)) ama şu bir gerçek öğrencilere iyi davranarak onlara bir şey öğretilmiyor her zaman. özellikle yaramaz öğrencilerin olduğu sınıflarda taktik değiştirmek gerekiyormuş bende bu sene farklı bir taktikle başladım derse. yani nabza göre şerbet vermeyi öğreniyorum ben şimdi.
öğretmen arkadaşlara ders veriyorum evde. bu da benim için bir artı oldu. onların üzerinde pratik yapıyorum :))
vakit bulursam da kitap okuyorum. nasıl vakit bulamadığıma gelirsek 9-3 ders oluyor okuldayım. hatta cumaları 4'te bitiyor okul. eve gelince az dinleneyim kafam boşalsın derken yemek vakti geliyor.  bizim yemek faslı bir saati buluyor hatta çay da koyarsam yemekten sonra bir buçuk saat oluyor. yani arkadaşların gelmesine bir saat kalıyor. işte o bir saatte de genelde Arapça çalışıyorum ki bu bir saat iki saate çıkacak yakında karalıyım. hatta haftaya bile olabilir bu iki saat çalışma :) eğer canım çalışmak istemezse kitapla geçiyor. 
facemi kapattığımdan onunla oyalanmam yok artık. youtube kanalımı da sağ olsun google benim yerime kapattı telif hakkı ayağına. ilk başta baya bozulmuştum "bir buçuk yıldır sorun yoktu da taaa ne zaman yüklediğim videolar yeni mi gözüne battı" diye ama o da kapanınca gerçekten iyi oldu. youtube de yok artık oyalanacağım. bi blog var ama ona da çok vakit harcamıyorum zaten. malum 10 gündür bir şey yazdığım yok sadece okuyup çıkıyorum :)
böyle işte okul açılalı belli benim hayat bu şekilde geçiyor. sizde durum nedir :)


16 Eylül 2013 Pazartesi

bugün günlerden mutluluk-hüzün-karışık duygular işte!!!

böyle bir başlık atmak istemiyordum aslında böyle bir yazı da yazmak istemiyordum ama dayanamadım işte. baştan söyleyeyim baya bir iç döküş içerir yazım. ona göre sıkılabilirsiniz sıkıldığınız yerde bırakın okumayı benden söylemesi :)
asıl mevzum şu bugün benim doğum günüm ve o yüzden karışık duygular içindeyim.  ben doğum günü öğretmenler günü sevgililer günü anneler günü falan filan bir dolu gün kutlamayı sevmem aslında. çünkü genelde bu günler bangır bangır her yere yayılır herkese duyurulur. bence de hiç bir anlamı kalmıyor bu günlerin. özellikle face çıktı mertlik bozuldu herkes ne zaman doğmuş ne zaman ne olmuş orada bildirilince bir anlamı kalmıyor. bugün hatırlanması gerekiyorsa bildirilmeden hatırlanmalı.
şimdi diyeceksiniz "eee ne oldu kim hatırladı senin doğum gününü peki" hemen cevap vereyim hiç kimse google'den başka. 

annem benim doğum günümü "okullar açılmıştı senin doğduğun sabah" der. o şekilde hatırlar :) babamla bu mevzular konuşulmaz zaten :) ama en çok abimin hatırlamaması koydu ben onunkini hatırlıyorum demi :P 
neyse benim şu anki durum sadece özenti onu da biliyorum. sonuçta ailemleyim, mutluyum, sağlığım yerinde, arkadaşlarımla aram iyi, bir işim var ve ilk günden tatil yapıyorum. 
evet belki bugün bir süpriz olsa hiç de fena olmazdı ama bir yerden sonra gerçekten sıkıyor yani. arkadaşa süpriz yap o da sana yapsın ee sonra. bir klişeye dönüyor bence. 
geçen sene doğum günümde yeni bir hayata merhaba demiştim. yeni bir evde ve elektrik üretimi yapan yerde elektrik kesilmişti. yukarıda dedim ya doğduğum günün ertesi okullar açılmış ve bu geçen sene tamda olan şeydi. gerçekten ikinci doğum günüm gibiydi. kader-mucize-tesadüf-tevafuk ne denirse artık ama benim için geçen sene bu yönden de ayrı bir anlam içeriyordu.
ve işte bir yıl bitti. ben bugün kendi evimdeydim temizlik yaptım, ütü yaptım ne dersiniz tüm yıl böyle gereç mi :D geçmesin lütfen. yarın iş başı yapacağım bakalım inş geçen seneden daha güzel daha eğlenceli bir yıl geçiririm.
bunlar o kadar da önemli değil de asıl sorun şu ben bir türlü büyümüyorum. her yıl-ay-hafta-gün kendime söz veriyorum şunları yapma artık, şunları değiştir diye. ama bir türlü yapamıyorum. üç haftadır dizi-film izlemeyi bıraktım çünkü çok zaman harcıyorum ve bir yıllık bir dinlenmenin ardından artık çalışmaya başlamalıyım demiştim. çalıştım mı ayrı bir mevzu ama bu sözümde duramadım ve bugün yine kendimi 3 saat boyunca dizi izlerken buldum. bir türlü kapatamadım ay az daha izleyeyim şu bölüme de bakayım derken 3 saat geçmiş ve ben güya dışarı çıkıp arkadaşlarla buluşup gezecektim ama akşam olmuş çoktan. 
sırf bu  kendimi durduramadığımdan facemi bile kapattım. ne kadar sürecek bilmiyorum ama uzun sürmesi için elimden geleni yapacağım. tabi dizi mevzusu gibi olmaması için (3 hafta gibi kısa bir süre) de elimden geleni yapacağım.
ben en çok kendime kızıyorum sanırım. kendimde mutlaka bir eksiklik buluyorum ve onu düzeltebilmek için kendimi yiyip bitiriyorum. ne kadar düzeltiyorum bilmiyorum ama en azından sorunlarımı biliyorum. bunu da yapmam gerek biliyorum çünkü birçok konuda eğer Allah bana yardım ediyorsa eğer Allahın yardımını hissediyorsam her zaman kendimi düzeltmem gerek. Allah her zaman bize yardım ediyor ama biz bunu ne kadar görüyoruz ve ne kadar kendimizi düzeltmeye çalışıyoruz. böyle düşünüyorum.
ne kadar uzattım işi demi :) baya iç döktüm. işte bu iç dökmemin bir nedeni de beni burda tanıyan kimsenin olmaması. daha rahat hissediyorum kendimi böyle. normalde telefonuma not olarak düşecek duygular düşünceler sanal aleme düşmüş oldu.
 öyle işte ben bir yıl daha büyüdüm 23 mü oldum 24 mü pek anlamadım ama en azından 2014'e kadar 23 diyeceğim ben :) ne kadar küçük gösterirsem kendimi o kadar iyi :))

13 Eylül 2013 Cuma

adsız bir mim :(( (niye adı yok ya yazık:))

paul beni mimlemiş. o da olmasa yazı yazacağım yoktu  :) hemen başlayalım bu adsız mime.
Hayatınızda hiç mucize olarak nitelendirebileceğiniz bir olay yaşadınız mı?
mucize olarak hiç düşünmedim ama birçok konuda Allahın yardım ettiğini söyleyebilirim. balkanlara gitmem mucize olabilir babamın izin vereceğini sanmazken sabah kalktim ve gidebilirsin dedi. tabi ben havalarda o an :)) üniversiteyi aynı şehirde okuyup üzerine hiç tahmin etmezken hatta aynı şehirde öğretmenlik yapanlar ne ballı derken yaşadığım yerde öğretmen oldum. yıllar sonra ilkokul öğretmenimin beni ve birkaç arkadaşımı bulması evet onun bizi gelip bulması ve hala görüşüyor olmamız. şu anlık aklıma gelenler bunlar. eğer mucize denirse bunlara :)
Almayı düşünüp de alamadığınız ne var?
neler yok ki. bir maaşımı alayım diye cümleler çok kurdum öğrenciyen ama hala alamadım maaşımı alsam da. en büyüğünden başlayalım. araba, profesyonel bir fotoğraf makinası. onu alsam bloğumun değiştiğini anlarsınız zaten. fotoğraf çekmeye bayılıyorum. bisiklet en çok istediklerimden. kimseler olmasın yollarda ben bisikletimi süreyim kulağımda güzel bir müzik. ah hayali bile çok güzel. tabi bir de bunun romantik versiyonu geldi şu an aklıma da o bende kalsın :D
Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı?
rahatlık ön planda olacak. ne kadar gözüm kalsa da topuklu ayakkabılarda onlar benim için sadece süs eşyası hızlı yürüyemedikten sonra. öyle çanta sevdalısı değilim gerekmedikçe kullanmam. mesela evimle okulun arası yakın olduğumdan kalemi cebime atıp okula gidiyorum şu sıralar.
birazda başkalarının kıyafetlerindeki takıntılarımı yazayım. çünkü bazen takıntı durumuna geliyor. dayanamıyorum. erkeklerin çok dar pantolon giymelerine sinir oluyorum. kilolu kadınlarında aynı şekilde. ne göstermeye çalışıyorsunuz anlamıyorum yani. ha bir de şu son moda olan şortlarda benim için bir görüntü kirliliği. herkesin kendi tercihi tabi ama bence görüntü kirliliği. eskiden mini etek giymekte çekinilirdi ama şimdi herkeste bir şort sevdası. ne yani etek giyince o bacaklar görünüyor da şortta görünmüyor mu. ama yine söylüyorum bu benim fikrim.
Nefret ettiğiniz huylar ve insanlar?
kendimde nefret ettiğimden başlayayım geç kalmam genelde. illa koştur koştur yetişeceğim herşeye. bir de kendi kendime kurmam. bu herhalde boş vakitlerde yaptığım birşey. yapacak işi olmayan ne yapar kendi kendine hayal kurar durur hiç olmayacak şeylere. belki olur diye.
insanların herşeyi kendilerinin doğru bilmesi. illa kendi düşüncesini kabul ettirecek. genelde öyle insanlarla pek tartışmamaya çalışıyorum. çünkü sonuçta boş bir tartışma oluyor.
kıskanç insanlardan da nefret ediyorum. illa en iyisi onlarda olacak.
Sizi en net tanımlayan kelime?
bence meraklı olabilir. herşeye bir merakım oluyor maymun iştahlı da diyebiliriz. sırf bu yüzden daha hangi alanda çalışacağıma da karar veremedim. belki de hiçbiri beni tam olarak çekemiyordur. arkadaşlarıma göre de sakin-sabırlı sanırım. benimle kavga edemedikleri beni kızdıramadıkları için :))
Hayata yeniden gelme şansınız olsa hangi ülkede doğardınız?
ilk aklıma gelen şimdi japonya oldu. ve de tokyo'da. ama bir mekke de medine de fena olmazdı hani. düşünsene bi ana dilin arapça. şu anda arapça çalışmak dışında herşey yaptığım için takıldığım yerde dil oluyor tabi :D
 Tek başına bir insan keyiflenmek için ne yapabilir?
müzik dinleyebilir, romantik komedi izleyebilir, kahve içebilir olmadı yürüyüşe çıkabilir ama sessiz sakin bir yerde. manzarası da olursa hemen keyiflenebilir yani :)
Nikah masasında evleneceğiniz kişiden “Hayır” cevabı alsanız ne yaparsınız?
yok artık. kızardım ağlardım ama herhalde bir tekme atmadan da durmazdım :D benim canım yanıyorsa onunda yansın demi :D
 İnsan kaderini mi yazar, kaderini mi yaşar?
insan her ikisini de yapar. şu an benim gibi çalışmayıp kaderini yazar, yaşadığı yerde öğretmen olup kaderini yaşar. bir de kader deyince aklıma gelen tevafuklar olur ki hiç anlam veremeden hayatına devam eder. geçen cumartesi arkadaşımla buluşmuştum güzel bir sohbetin ardından hiç beklemediğim bir anda birisiyle karşılaştım ve onu gördüğümü belli etmeden yanından geçip gittim ama sanki geçerken "merhaba" dedi gibi geldi veya ben o anın şoku ile kendim uydurdum bilmiyorum ki  9-10 yıldır hiç konuşmadım sadece tevafuk eseri ara sıra rastladığım biri. ve bu tevafuklar bana hiç iyi gelmiyor. kurmaya başlıyorum ki bu durum en sinir olduğum huylarda yazmıştım.
öyle işte bazı şeyler bizim elimizde bazıları değil. yaşıyoruz görüyoruz.
Aklınıza gelen ilk İngilizce kelime?
kader yazınca destiny geldi. 
İnternette sahip olduğunuz ilk nickname?
hatırlamıyorum ki :)) kendi adımdır herhalde. pek internetten çakmadığım zamanlardan bahsediyoruz herhalde kendi adımı kullanmışımdır. 
ah bir an bitmeyecek sandım :)) uzun süre yazmayınca hamlamışım.
doğu denizihayal otobüsü ve alielleye paslıyorum bu mimi. umarım görüp yazarlar :)

ben var müzik dinlemek#10

aslında mim yazacaktım önce ama dayanamadım kaç ay önce beğendiğim bir şarkıyı buldum youtubede. aslında bu şarkıyı ilk beğendiğimde indirmiştim ama video olarak inmişti ve elimdeki tek şey videoydu. kim yapmış neciymiş bilmiyordum ve müziği bir türlü telefona atamamıştım. okulda bile bilgisayardan açıp deli gibi bu müziği dinledim uzun bir süre. şimdi bulunca hemen indirdim ve telefona zil sesi bile yaptım. tabi sizinle de paylaşmak istedim bu sevinçli haberimi.
bunu ne kadar aratsam da bulamamıştım youtubede. meğer ben yanlış arartıyormuşum. şarkının adı:
july-in love
kimdir nedir bulamadım bu kişiyi. sadece bulduğum bilgi 2012 mart ayında yayınlamış bu albümü. eğer tanıyan bilen varsa beni aydınlatırsa çok sevinirim. 
işte bir müzik beni böyle büyüleyip en üşengeç zamanımda bile blog yazdırabiliyor.

 nerdeyse bir aydır da ne dinliyorum yazmamışım gerçekten ben ne dinliyorum bir aydır :)) hızlıca yazayım hemen sonrada yatayım yarın okul var. 
BTOB- trhiller
BTOB geri döndü. ilk başta pek sarmamıştı ama sevdim sonra.

BEAST-on rain days
bayıldı bu şarkıya. aslında ilk Ailee'nin yorumu ile dinledim geçen gün. ama müziği çok tanıdık geldi. sanki daha önce de bir yerlerde dinleyip sevmiştim gibi geldi.veeee işte yazıyı yazarken video ararken buldum meğer ben bu şarkıyı gerçekten önceden dinleyip sevmişim. bakın nerede dinlemişim de kulağımda kalmış bu güzel melodi :))

 şu an bile yazarken bir yandan dinliyorum ve bir daha bayılıyorum bu müziğe. sözleri de güzel. 
ben dayanamadım tuttum bunun ingilizcesini de buldum
işte ingilizce versiyonu.
ee bi de Ailee'den dinleyin o zaman
vaay size aynı şarkının dört farklı şeklini sunmuşum artık sizi de biri kendine çekmiştir herhalde. çekmediyse de çok sorun değil beni fazlasıyla çekti kendine :)))
bir ayda baya bir müzik birikmiş yeni farkettim.artık dinlemekten sıkıldıklarımı bile yazmamışım yani düşünün halimi :D hemen hızlıca ekliyorum bir aylık ganimetlerimi  :)
bunların çoğunu önceki yazılarda bahsetmişim o yüzden ayrıntıya inmiyorum.

Ha Yeon Soo, Kang Ha Neul, Kim Cho Eun - Atlantis Princess

First Love Monstar BTOB&Junhyung)


Monstar All for one and no min woo

sunny hill goodbye to romance
bu şarkıyı keşfetmemi ve sunny hilli daha çok dinlememi Nursena sağladı :)) onun sesinden de dinlemeyi çok isterim. umarım en kısa zamanda cover yapar bu şarkıyı.

jaywalking-shut up: flowerboy band

cnblue -love night

bu da eskilerden bir şarkı. çook dinlediğim ama eskimeyen bir şarkı. özellikle bu ikilinin söylemesini seviyorum. şarkı çok güzel. bu ikiliyle daha da bir güzel. 
vee bitirdim sonunda





4 Eylül 2013 Çarşamba

biraz benden#6

okul mesaisi başladı. yeni arkadaşlar gelmiş şimdilik iyi anlaştık. 
eğer stajyerseniz okulda nerede yazı yazılacak orada ben :) bugün okulda kurul vardı ve tabi ki yazman ben. bu işlere kimsenin gönüllü olduğu da yok. ama zor bir şey değil. hem boş boş oturup konuşulanları dinlemek yerine iyi de oluyor.
ayrıca bir karar da vermiştim onu da uygulamaya çalışıyorum. dizilere ara verdim artık. deli gibi yazın dizi film izledim iyice depoladım. şimdi çalışma zamanı. arapça çalışmaya başladım. kpss tez dönemi filan derken 2 yıldır elime almıyorum iyice bıraktım. unutmuşum ama bakınca hatırlaması kolay oluyor inş öyle de gider. şu dil sınavını geçersem kendimi kasıp önüme bakacağım. hala yüksek lisans için bir şeye karar vermiş de değilim. 
şimdilik sadece dil sınavını geçmeyi düşünüyorum.

1 Eylül 2013 Pazar

yapay zeka/2001


eski bir filmi yazacağım hatta herkes izlemiştir bile ama ben ne kadar duysam da izlememiştim. böyle bir film olduğunu bilsem kesin izlerdim ama.
beni benden aldı resmen filmin sonunda gözyaşlarımı zorla tuttum. Steven Spielberg yapar da kötü olur mu. adam deha ya.
filmi herkes biliyordur ama ben yine de azıcık konusunu yazayım. geleceğe ait bir pinokyo hikayesini anlatıyor bu film. insanlar ve robotların dünyası. gerçek akıl-yapay zeka. müthiş bir film
filmin detaylarını buradan bulabilirsiniz. eğer benim gibi izlememişseniz hala hiç vakit kaybetmeyin.
ayrıca Steven Spielberg kim derseniz buraya buyrun. eminim birçok filmini izlemişsinizdir.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...