28 Nisan 2013 Pazar

bad girls

2012 tayvan yapımı romantik komedi bir film. filmin tanıtımında fantastik de yazıyordu ama ben bir fantastiklik göremedim.
film yeni çevrilmiş türkçeye.
filmi dün buldum ama hangi blogdan okudum hatırlamıyorum. 
bir şeyler izleyesim vardı izleyeyim dedim ama tatmin oldum mu pek emin değilim. 
komikti biraz, biraz da romantik ama çok az. 

bunu oynayan kadın kaç yaşında merak etttim. lise oğrencisini oynamaması gerekiyordu bu yüzle bence.

hani şu kötü kızlar adını hak edecek bir film miydi? 
başrol kızı Dan'ın oyunculuğunu beğendim. çok yakışmış rolüne. başrol erkeğineyse bir şey demiyorum tavyan filmiydi demi bu yanlışlıkla kore filan olmasın da :)
filmi izlerken canınız ekmek yemek isteyecek kesinlikle. en sondaki güllü ekmeğin tadı nasıl merak ettim :)
izlerken ne zaman bittiğini de anlamadım bunu da söyleyeyim. sıkmadı beni. 
orta bir filmdi benim için.
filmden romantik bir sahne ile veda edeyim..

24 Nisan 2013 Çarşamba

ergence biraz ama olsun :))


yazayım mı yazmayayım mı diye çok da düşünmedim :D yazıyorum işte.
blog yazmaya başlarken takip eden olur mu ki diye düşünmüştüm. çünkü çevremden kimse bilmiyor yazdığımı. öyle havaya yazmak gibi birşey olabilir diyordum. ama bırakmayı düşünmedim. çünkü arada ne izlemişim ne yapmısım diye bakmak güzel oluyor. 
günlük yazan biriyim o genelde gün içindeki olaylarla ilgili oluyor. internet aleminde neler yaptığımı, neleri beğendiğimi buraya yazmak daha pratik ve eğlenceli geliyor.
biliyorum ergence hemde baya ergence ama ben kaç kişi takip etmiş, kaç kişi beni bilmeden benimle ilgili şeyleri okumuş her gün bakıyorum :) hoşuma gidiyor. 
daha ne kadar yazarım bilmiyorum ama  bir heves olmadığını anladım 9 aydır yazıyorum az az.
neyse velhasıl 1000 kişi olmuş beni okuyan :) teşekkürler. 

Balkanlar:sırbistan

Bosnayı yazdıktan sonra sıra Sırbistan'a geldi. yazıya başlamadan önce şunu söyleyeyim bu ülke benim hem ilgimi çekti gezerken hem de kendinden nefret ettirdi. İlgimi çekme nedeni tam bir Hristiyan ülke olması. her yerde o havayı alabiliyorsunuz ve o binaları değişikti. diğer balkan ülkelerinde olmayan Avrupai bir hava vardı orada. gelelim nefret etmeye. Bosna savaşında yapılanlar malum üstüne başkentte en çok Müslüman olan yerde bile namaz kılacak cami bulamamamız. bir tane vardı ama o da tadilata alınmış. siyasi baskıdan dolayı Müslümanlar bir şey yapamıyorlar. biz geçen sene nisanda gitmiştik. seçim mi yaklaşıyormuş neymiş o sebepten Müslümanlar alelacele caminin yanına kur'an kursu yapmaya çalışıyorlardı. aynı Türkiye'deki hesap yani. oy almak için hiç istemeseler de bazı şeylere göz yumuyor siyasetçiler.
ve gelelim Sırbistan'a. bol resimli olacak bu yazı :)

belgradda tuna ile sava nehrinin kesiştiği yer. o kadar güzel bir manzarası vardı ki hayran kaldım.

nehri gezdikten sonra kayındaki parka gittik ve parkta gezerken ne yakaladım 


siz kaç köprü sayabildiniz. ben 8 tane saydım :)

belgrad caddelerinde

binalar insanı istanbulda beyoğlunda hissettiriyor.


şu işçilğe bakın ya.gece görsem korkarım da gündüz pek bir meraklıydım binalara karşı :D

belgradda kimse yolunu kaybedemez



yani şuraya bakınca aklıma sadece İstanbul sokakları geldi


tellere dikkat!!


ne binası olduğunu hatırlamıyorum ama yine de güzel

ara sokaklar kafe doluydu ama yağmur yağdığı için gezerken biz oturamadık.


ve kale. adı kale. bildiğimiz kale :) osmanlıdan kaldığı için adı kale olark kalmış özel bir adı yoktu.

bunlar da savaşlarda kullandıkları tanklarmış


kaledeki saat kulesi


ah şu detaylara bakın.




bunun bir benzeri tophanede de vardı. ama geçenlerde gittiğimde yoktu kaldırmışlar :( 


böyle bir geziydi.
biraz da heykel görelim 


adam kıyamda ama setr-i avrete pek uyduğu söylenemez :D

ne kadar çok bank var.
biz bir günde gezdiğmiz için sadece ana caddelerini görebildik. hediyelik eşya bakımından diğer balkan ülkelerine göre daha çok seçenek vardı. özel turistler için hediyelik eşya dükkanları açmışlar merkezlere. her şeye rağmen gitmek tekrar gitmek isteyeceğim bir yer çünkü bizden çok farklı.





10 Nisan 2013 Çarşamba

Balkanlar : bosna/ sarajevo

bugün artık sonunda yazıyorum bosnayı. tabi aklımda ne kadar kaldıysa. sene-i devriyesi geldi ya ama ben yazacağım hala :)
balkanlar gezisi olacağında yabancı arkadaşlar Sarajevo' da var oraya da gideceğiz diyorlardı ve ben hiç birşey anlamıyordum neresi bu Sarajevo. 
ve sonunda öğrendim ki o hep duyduğumuz Saraybosna'mış meğersem.
önce şunu söyleyeyim Bosnaya gittiğinizde kendinizi 
türkiyede hissedeceksiniz. türk parası bozan dükkanlar var. Başçarşıda türk dükkanları var herkes türkçe konuşuyor. ya gittiğimizde gece bir lokantaya girdik ve adamlar Kurtlar vadisi izliyordu ben daha ne diyeyim yani :) 

işte bu yazımda bahsettiğim bosna çeşmesi. Bursadakini de gösterelim de kardeşlik daha net ortaya çıksın




Bosnanın merkezinden savaşın kalıntıları. içim acıdı bunlara bakarken.


mostar kprüsünden mostar manzarası

mostarda koreli turistler. hava sıcak olduğundan hemen şapkaları takmışlar.

osmanlı şerbeti, gül şerbeti ve tuffahiye tatlısı. bosnanın neyi meşhur dediğimizde bize bunları getirdiler. işte bosna işte osmanlı diyesim gedi ya :))
ve meşhur bosna kahvesi. bir cezveden iki fincan çıkıyor. kahve şekersiz geliyor ve şekerini atıp karıştırıyorsunuz. tabi köpük filan aranmıyor oralarda. kahvenin yanına da mutlaka lokum geliyor. sanırım kahve sert olduğu için tadını bastırsın diye yapılıyor bu. ben kahve severim diye dolaşırım ama bana sert geldi içemedim ikinci fincanı.

Aliye İzzet Begoviç'in mezarı. bosnanın kurtarıcısı.arkada görünen mezarlarda savaşta ölen gençler. savaş işte çocuk yaşlı tanımıyor. en çok gençler şehit edilmiş tabiki. orada şu da dikkatimi çekti mezar taşları da Osmanlıdan kalma motifler vardı. Bosnanın Osmanlıya olan bağını bir kez daha gördüm. 


Mostarda savaş izleri

mostar köprüsü. önce bu köprünün hikayesini anlatayım sonra tarihine geçerim. eskiden bir erkek evlenmek istediğinde bu köprüden aşağı atlarmış ki cesaretini göstersin. bugünde orada tursitlerin ilgisini çeksin diye bir adam duruyor. ilk başta atlayacak mı gerçekten diye baktım ama yok sadece göstermelik duruyor. belki de para verilseydi atlardı. ah hayat eskiden AŞK için atlanırmış şimdi para için. Zaman kötü dostlar :)


Mostar şehrinden geçen, Neretva Nehri üzerinde Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında inşa edilmiş. köprü Bosna Savaşında Sırtlar tarafından sanırım 2 gün bombalama sonunda yıkılıyor. ve diğer bütün köprüler yıkılıp nehrin suyu da kesildiği için iki yaka çok zor zamanlar geçirmiş. mostara gittiğinizde müzeyi de ziyaret etmenizi tavsiye ederim bosna ve mostarın yaşadıklarını daha iyi anlarsınız.

köprünü yolu bu şekilde. Nisanda gitmiştik ve o mermer taşlar sıcakta o kadar kaygan oluyor ki iyi ki öyle yapılmış dedik yani.

yine bosnadan bir savaş manzarası.

ah burası cennet ya. o ileride kayanın dibinde görülen ev tekke. osmanlıdan kalma. su kayanın altında çıkıyor yok böyle bir soğukluk. ayağımızı suya koymamızla çekmemiz bir olmuştu

bu da farklı bir açıdan cennet yerimiz. Ama adını hatırlamıyorum işte :(


savaş zamanında yakılan ve uzun süre söndürülemeyen tarihi kütüphane. bir ülkeyi yok etmek istiyorsanız önce tarihini silmelisiniz. öyle yapmışlar. içindeki sayısız el yazması eserler yanmış. ve savaşın üzerinden ne kadar süre geçmesine rağmen daha yeni restore ediliyordu

burayı görünce aklıma Bursa geldi. dağın eteklerinde kurulu bir şehir daha.
Daha birçok resim ve bahsetmek istediğim şey vardı ama unutmuşum bazı yerlerin özelliğini. yazı da uzun oldu baya. burda bırakayım en iyisi :)


9 Nisan 2013 Salı

amerika'nın derdi ne-jonathan Neale

Kitap Amerikanın tahlilini yapıyor 1940'lardan itibaren. bu tahlili ekonomik, sosyo-kültürel alanlarda yapıyor.kitap akıcı bir dille yazılmış. okurken sizi sıkmıyor. sadece benim gibi okul gürültüsünde okursanız adapte olmanız birkaç dakikanızı alıyor.
kitabın içindekilerine bakarsak 
Karlar
Amerikada sınıf
Muhalefet
grevler ve vergiler
ırk ve hapishane
aile değerleri
küreselleşme
savaş
dünya ticaret örgütü ve AIDS
Seatle ve afganistan
ırak ve gezegen
işte kitap bu konuları içeriyor.
kitapta dipnotlar kullanılmış ve sadece alıntı yaptığı yerleri yazmamış, bunu yaparken daha ayrıntılı bir şekilde o konuyu araştırmak isteyen olursa diye de dipnotlar yazmış. ki bu dipnotlar tez dönemindeki öğrencilerin en  sevdiği şeydir :) tecrübe ile sabit.
yazar kitapta sadece Amerikalı okurlara hitap etmiyor. bu kitabı başkalarının da okuyacağını düşünüp bazı yerlerde iyice ayrıntıya girmiş.
yazar ne yazdığını bilen birisi.konuya hakim. güzel örenekler vererek sizin konuyu daha iyi anlamanızı sağlıyor. ayrıca konu sonlarında nelerden bahsettiğini kısaca özetliyor. giriş kısmı da bu yönden güzel yazılmıştı. kitapta ne göreceğinizi iyice gösteriyor. ki giriş kısımları ile kitabın içeriğinin uyuşması da çok önemlidir. kimi kitaplarda çok güzel giriş var ama iç kısım berbat oluyor bu en sinir olduğum kitap türü oluyor.
kitabın sonunda kaynakça ve dizin bulunmakta. bu da kitabın kullanışlılığını arttıran bir taraf.
burada çevirmene de birkaç söz etmeliyim. Arhan Nur çevirmiş kitabı.sanki kitap türkçe yazılmış hissi verdi bana.bu yönden o da güzeldi.
şimdi gelelim bu kitap kimlerin işine yarar: sosyoloji ve ekonomiye merakı olanları kendine çekecek bir kitap. sosyolojiden anlarım ama ekonomiden de anlasam sorun olmaz diyen varsa benim gibi onların içinde güzel bir kitap.
ve bu kitabı okumak isteyenlere benden küçük bir tavsiye. kitabı yaya yaya okumayın. yoksa benim gibi bitiremezsiniz kitabı. kitap sizi saracaktır zaten sizde kitaba sarılın ve kısa bir sürede bitirin. benim araya bir dolu şey girdiğinden kitaptan koptum ve geri dönemiyorum hala. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...