bugün artık sonunda yazıyorum bosnayı. tabi aklımda ne kadar kaldıysa. sene-i devriyesi geldi ya ama ben yazacağım hala :)
balkanlar gezisi olacağında yabancı arkadaşlar Sarajevo' da var oraya da gideceğiz diyorlardı ve ben hiç birşey anlamıyordum neresi bu Sarajevo.
ve sonunda öğrendim ki o hep duyduğumuz Saraybosna'mış meğersem.
önce şunu söyleyeyim Bosnaya gittiğinizde kendinizi
türkiyede hissedeceksiniz. türk parası bozan dükkanlar var. Başçarşıda türk dükkanları var herkes türkçe konuşuyor. ya gittiğimizde gece bir lokantaya girdik ve adamlar Kurtlar vadisi izliyordu ben daha ne diyeyim yani :)
işte
bu yazımda bahsettiğim bosna çeşmesi. Bursadakini de gösterelim de kardeşlik daha net ortaya çıksın
Bosnanın merkezinden savaşın kalıntıları. içim acıdı bunlara bakarken.
mostar kprüsünden mostar manzarası
mostarda koreli turistler. hava sıcak olduğundan hemen şapkaları takmışlar.
osmanlı şerbeti, gül şerbeti ve tuffahiye tatlısı. bosnanın neyi meşhur dediğimizde bize bunları getirdiler. işte bosna işte osmanlı diyesim gedi ya :))
ve meşhur bosna kahvesi. bir cezveden iki fincan çıkıyor. kahve şekersiz geliyor ve şekerini atıp karıştırıyorsunuz. tabi köpük filan aranmıyor oralarda. kahvenin yanına da mutlaka lokum geliyor. sanırım kahve sert olduğu için tadını bastırsın diye yapılıyor bu. ben kahve severim diye dolaşırım ama bana sert geldi içemedim ikinci fincanı.
Aliye İzzet Begoviç'in mezarı. bosnanın kurtarıcısı.arkada görünen mezarlarda savaşta ölen gençler. savaş işte çocuk yaşlı tanımıyor. en çok gençler şehit edilmiş tabiki. orada şu da dikkatimi çekti mezar taşları da Osmanlıdan kalma motifler vardı. Bosnanın Osmanlıya olan bağını bir kez daha gördüm.
Mostarda savaş izleri
mostar köprüsü. önce bu köprünün hikayesini anlatayım sonra tarihine geçerim. eskiden bir erkek evlenmek istediğinde bu köprüden aşağı atlarmış ki cesaretini göstersin. bugünde orada tursitlerin ilgisini çeksin diye bir adam duruyor. ilk başta atlayacak mı gerçekten diye baktım ama yok sadece göstermelik duruyor. belki de para verilseydi atlardı. ah hayat eskiden AŞK için atlanırmış şimdi para için. Zaman kötü dostlar :)
Mostar şehrinden geçen, Neretva Nehri üzerinde Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında inşa edilmiş. köprü Bosna Savaşında Sırtlar tarafından sanırım 2 gün bombalama sonunda yıkılıyor. ve diğer bütün köprüler yıkılıp nehrin suyu da kesildiği için iki yaka çok zor zamanlar geçirmiş. mostara gittiğinizde müzeyi de ziyaret etmenizi tavsiye ederim bosna ve mostarın yaşadıklarını daha iyi anlarsınız.
köprünü yolu bu şekilde. Nisanda gitmiştik ve o mermer taşlar sıcakta o kadar kaygan oluyor ki iyi ki öyle yapılmış dedik yani.
yine bosnadan bir savaş manzarası.
ah burası cennet ya. o ileride kayanın dibinde görülen ev tekke. osmanlıdan kalma. su kayanın altında çıkıyor yok böyle bir soğukluk. ayağımızı suya koymamızla çekmemiz bir olmuştu
bu da farklı bir açıdan cennet yerimiz. Ama adını hatırlamıyorum işte :(
savaş zamanında yakılan ve uzun süre söndürülemeyen tarihi kütüphane. bir ülkeyi yok etmek istiyorsanız önce tarihini silmelisiniz. öyle yapmışlar. içindeki sayısız el yazması eserler yanmış. ve savaşın üzerinden ne kadar süre geçmesine rağmen daha yeni restore ediliyordu
burayı görünce aklıma Bursa geldi. dağın eteklerinde kurulu bir şehir daha.
Daha birçok resim ve bahsetmek istediğim şey vardı ama unutmuşum bazı yerlerin özelliğini. yazı da uzun oldu baya. burda bırakayım en iyisi :)