31 Ağustos 2013 Cumartesi

Shut Up: Flower Boy Band

öyle üşeniyorum ki yazı yazmaya. resmen tatilim bitti yaaaa. pazartesi iş başı ve dizi filmlerin sonu :(
bir dolu şey izledim tatilde ama sadece çok beğendiklerimi yazmaya özen gösterdim. 

bu dizi de beğendiklerim arasında. aslında romantik komedi sevdiğimi biliyorsunuz yazdığım yazılarda ama şu ara arkadaşlık dizilerini de sevmeye başladım. bakınız the queen's classroom dizisi.


bu dizide hem arkadaşlık hem müzik romantizm hem komedi hem aksiyon hem de dram bulacaksınız. böyle geniş kapsamlı bir dizi yani. neresi sizi çeker bilmiyorum ama beni her yanı çekti dizinin.ama kimileri pek beğenmemiş diziyi. öyle yorumlarda okumuştum onun için temkinliydim diziye karşı. fakat öyle olmadı sevdim ben.

dizinin başlarında çok şaşıracaksınız ne oldu şimdi diyeceksiniz. neye diyeceğinizi söylemeyeyim de süprizi kaçmasın ama ne süpriz. bol acıklı deyip ufak bir tüyo vereyim sadece. dizinin başında bittim buna ya. ne biçim tipi vardı ve ne biçim gözleri. çılgın lider sıfatına tam uyuyordu ama sonraaa :(


 dizide oynayan kişilere gelirsek evet yakışıklılar ama ben içlerinden hangisini tanıyorum hiç birini.
infinite dinlerim ama öyle kimler varmış diye merakla bakmamıştım gruba. işte dizide infinite'den L var.
ayrıca all right şarkısı ile epey ünlenen veya benim kendisini o şarkı ile tanıdığım Lim Kim(Kim Ye Rim) var. nasıl tanıdığıma şaştım ama kızın sesini bir yerden biliyorum ama onun Lim Kim olduğunu ancak dizi bittiğinde anladım. böyle de iyi hafızam vardır yani :D

ve bir de süpriz bir isim. acaba nereden tanıyoruz bu çocuğu. tabiki BOF'tan. orada kötü karakterdeydi ama burda masum aşık rolünde. acıdım bile bazen yani.

peki ben en çok kimi beğendim dizide. L'yi bile gözüm görmedi yaa. ne olacak benim bu uzun saçlılara olan merakım. çok karizmatikti, havalıydı yakışıklıydı. neyse ben uzatır da uzatırım şimdi. ama şu da bir gerçek koreliler uzun saçla daha çok kadınsı oluyor. hiç ayırt edemez yani asyalılara merakı olmayan biri.
aslında kızın hakkında söylenecek çok şey yok ama dizide bana T-ARA'dan Jiyeon'u anımsattı . 
diziyi izlerken dostluk mu kazanacak yoksa para mı demekten kendimi alamadım. dostluk diye bir şey var ve kazanan belli.
bir de dizi liseli gençlerin dizisi olduğu için olmazsa olmaz sonunda hepsi kendilerine bir hedef koydu, yollarını seçtiler. sonunda asıl yapmak istedikleri yolu bulup mutlu oldular.
gelelim müziklere. çok büyük ostları yoktu dizinin. okuduklarıma göre millet şarkılara bayılmış ama ben sadece birini çok beğendim.


kahramanlarımızı şöhrete kavuşturan şarkı.
dizinin konusunu yavan bıraktım farkındayım ama konuyu her yerde bulursunuz zaten. ben güzel olduğunu belirtmek istiyorum sadece. 
tabi bu her zaman kolay değil. bakın bana şu an ilgimi çeken hiç bir alan yok yüksek lisans için. tek hedefim var o da dili halletmek ve bol bol gezip yeni insanlarla tanışmak, yeni kültürler öğrenmek, yeni yerler görmek. tabi hayal kurmak parayla değil ya. ben kurayım hayalimi de gerisi Allah kerim.



22 Ağustos 2013 Perşembe

biraz benden#5

sevmek ne zor işmiş.birisine kalbini vermek...
kim doğru insan? doğru zaman ne zaman? 
görücü usulünde ilk görüşte aşk olamaz mı? 
bir insanı yıllarca görüp de aşk, sevgi neden olmaz?
doğru insan kim?
bunlar şu an benim yaşadığım duygular değil. bir yakınımın derdini dinledim, akıl verdim kendimce. 
ama ona verdiğim akıllar sonra bana dert oldu bunları düşündürttü.
benimde hiç istemeyerek de olsa geçti başımdan buna benzer bir durum her halde onunda etkisi oldu. istemeyerek diyorum çünkü karşı tarafın ısrarı ve yıllarca beklemesi, düşünmesi etkiledi. o etki ile olmayacağını bile bile belki de olur mu ki diye tanımak istedim ama olmadı işte.
dış görünüş değildi sorun onu sorun etmem zaten. ama o ne kadar  sevse de beni öyle söylese de uyuşmadığımızı uyuşamayacağımızı ben görmüştüm. eğer olsa ki devam ettirseydim o kısacık görüşmeyi ne o beni değiştirme isteğinden vazgeçecekti ne de ben onu. ikimiz de birbirimize oldurmaya çalışacaktık hayatlarımızı. bu da olmayacaktı tabi. çünkü ben ondan hayatımı değiştirecek bir elektrik alamadım hiç. o da beni olduğum gibi kabul etmedi zaten. ilerde değiştiririm diye düşünüyordu. benim ondan anladığım buydu, olur tabi diyerek geçiştirmek. 
çünkü o benim ilk olarak dış görünüşüme sonra da tahsilime de vurulmuştu. 
benimse onda gördüğüm bunca yılı bir dış görünüş ile nasıl geçirdiğinin merakıydı. nasıl oluyor da bunca yıl sonra hala kimse yokmuş gibi dünyada bir görüntü uğruna bunları yapabilirin merakı. evet ben bunları asla yapmam. bende unutmadım hala bazılarını. ara ara aklıma gelir ama bunu yapacak cesaret bende hiç olmadı hiç de olmayacak. çünkü saçma bulurum bu kadarını. kaderinde varsa o yıllar önceki kişi zaten ortaya çıkar bir yerde. ama yoksa onu oldurmak için bu kadar çaba gereksizdir.
evet bu kısa şeyden öğrendiklerim oldu. bazen olmasaydı da bende bunları öğrenmeseydim diyorum ama bu yaptığımda bir yanlışlık gördüğüm için değil. sonuçta eğer bunları yaşamasaydım bunları düşünemeyecektım. eğer beni gerçekten etkileyen biri olasaydı belki şuan evli bile olurdum onunla. 
ama dedim ya o anki aklımla yaşadım bunları ve o an çoktan geçti, o fikirlerin yerine yenisi geldi.
bu düşündüklerim yüzünden kendimi tam bir yetişkin gibi görmüyorum. hala çocuk bir yanım var ve o çocuk yanım hala hata yapa yapa öğreniyor. öğretmen olsam da başka bir şey olsam da o çocuk yanım gitmeyecek bunu biliyorum. 

21 Ağustos 2013 Çarşamba

the greatest love/en büyük aşk

neredeyse 20 gün oluyor bu diziyi izleyeli. çok da beğenmeme, bi dolu resim toplamama rağmen yazmak gelmedi içimden. herhalde kendime sakladım bu eğlenceli diziyi.
yeppuda'daki afişi beğenmedim yine o yüzden bu resimle diziyi yazmaya başlıyorum. çünkü oradaki resmi görünce insanın izleyesi gelmiyor.
 eski bir şarkıcı olan goo ae jong'un yeniden şöhret olma çalışmaları esnasında çook ünlü bir yıldız olan gok go jin ile arasında geçen çok eğlenceli bir dizi. 
cha seung won-dok go jin
ben bu adama bittim bu dizide. the city hall  dizisindeki performansından sonra burada da böyle komik olunca bu adam gözümde bir numara oldu. bu adamı anlatayım sadece siz de sadece bu adam için izleyin ve gülmekten ölün.
dizinin tek kötü yanı varsa o da ae jong'un o berbat ötesi kıyafetleridir. dizinin ilerleyen bölümlerinde ünlü olunca da o zevksizlik devam etti. tek katlanamadım yeri o dizinin. bu yüzden de  tek bir fotoğraf yükleyeceğim buraya. sizinde göz zevkiniz bozulmasın.
dizinin başındaki zevksizlik. tamam bunu bir yere kadar kaldırabilirim. sonuçta bitmiş birisi. yeniden canlanmaya çalışıyor.

iyi de dizinin sonundakine ne demeli.
bakın dizide kim var. ae jung'un eski grubundan arkdaşı ve go jin'in çakma sevgilisi. bu kızı you're the best, lee soon shin'de gördüm ilk. burda da varmış.
eski grup demişken ondan da bahsedelim.
işte genç kız grup oldukları zamanları.
müzikleri dizide o kadar çok çaldı ki ister istemez etkiileni telefona attım ve bu kadar süre yazmayınca o şarkıyı eskitmiş bile oldum ben :)
 
sunny hill-thump thump
müziklere girmişken diğer beğendiğim şarkıyı da paylaşayım.
 
G.NA-my man
nerde hüzünlü bir an orda bu şarkı dizide.
dizinin aşk üçgeni de işte burada.gerçekten yok artık yani. cillop gibi çocuklar genci yaşlısı gidiyor bu kadını beğeniyor ya. neyse susuyorum.
bakın kim varmış burada bir de. gu family book'un yakışıklısı da varmış. çok kısa bir süre göründü dizide. ama o sahnesi bile eğlenceliydi.
yoooook artık :D



burda patatesleri katlediyordu.
ay bu izlediğim romantik komedilerin içinde baş sıralarda yer aldı bu adam sayesinde.
eğlenmek istiyorsanız mutlaka izleyin






monstar/2013

iki gün önce kaaaç saat uğraşarak yazdığım yazı silinmiş. çok moralim bozuldu. nasıl sildim hiç bilmiyorum. sırf diziyi çok sevdim ve de verdiğim emek boşa gitti diye aklımda kaldığınca tekrar yazacağım yazıyı. 

diziyi izlemeyi hep erteliyordum çünkü liseli dizilerinden sıkılmaya başlamıştım artık. ama iyi ki izlemişim dedim. hiç pişman etmedi beni dizi. 
romantik komedi, eğlenceli bol müzikli bol performanslı ayrıca bol masumluk içeren bir dizi.
diziyi eski yazıda güzelce anlatmıştım ama şimdi anlatmaya üşeniyorum yeniden. o yüzden buradan bakabilirsiniz konusuna. ben resimler ve bolca performanslar üzerinden anlatacağım diziyi size. 
dizi böyle masum bir görüntüyle başlıyor. eğer masum bir görüntü çizmek istiyorsunuz basma bir elbise üzerine de bir yelek tamamdır. bakınız burda da juniel'i aynı imajla göstermişlerdi. 
diziyi izlemeyi aslında bu kızı ilk başta sevmediğimden de erteliyordum.değişik bir yüzü var. burda da sanki oyuncak bebek gibi çıkmış. 
ayrıca kızın kilosu da 42. boyu 1.63. doğum 1990. şimdi bunları niye mi veriyorum. bende 90 doğumluyum, boyum 1.63 tek fark kilo. benimle 50 kiloyum diye uğraşıyorlar. bu kız bu kilo ile aslında yooooğ :)
dizinin başından eğlenceli bir kare daha. bu da dizide çok güldüğüm bir sahneydi. bu sahnede nasıl gülünür derseniz izleyin görün :))

dizinin erkekleri. şu saç sitilinden izlerken basıl sıkıldım ama. normalde jun hyung değişik saç sitilleri ile bilirimiş. keşke burda da bir değişiklik yapsalardı. sonuçta dizide de şarkıcı rolündeydi.
gelelim müziklere.

 
en beğendiğim ve telefona da attığım müzik. dizide jun hyung'un grubu ile söylediği şarkı. grup üyeleri Btob'dan.

dizinin yan karakterlerinin söylediği I am the best.


yine yan karakterlerden Na Na'nın dansı. kızı dizide göstermeye çalıştılar baya. o da kendini iyi gösterdi bence. hem ses hem dans.

dizide iki defa ayrışma yapılıyor. son yarışmada karşı tarafın gösterisi. çok beğendim. çok profesyoneldi.

bahsettiğim yarışmada diğer performans. 

küçük yıldızlarda gösterildi dizide. se yi'nin babası ile küçüklüğü.
işte böyle güzel bir diziydi. tekrar yazdığım için ekleme ve çıkarmalar oldu mecburen. yarım yamalak yazsam da güzel bir diziydi.


oh! my lady


öncelikle yine dizinin afişi ile söze başlamak istiyorum
bu ne ya. güzelim diziye böyle bi afiş mi olur. sırf bu yüzden izlememiştim ama sonra bir blogda gördüm güzel dediği için izledim.
bu afişten lokantada geçen bir mafya dizisi anlarım ben ya :)
ama şuna bakın yaaa . burda da çok güzel romantik komedi bir dizi derim işte.
dizide super juniordan siwon başrolde. super junior dinlemediğimden pek tanımıyordum ama dizide anladım bu çocuk tam bi super junior. nasıl bir vücuttur o öyle. ama biraz da fazla sanki arada sanki dövüşçü gibiydi o pazularla.
başrol kızı (kızı diyorum özellikle) durmadan kendine ajumma diyip durdu. bu fizik ve bu güzellikle mi :DDD
kadına bi güzel kıyafet giydirmediler ya ajumma rolunde diye. 
diziyi izlerken sıkılmazsınız. ben merak ettiğimden atlaya atlaya gittim sonlarda.
çok duyulmamış bir dizi ama duyulması gerekiyor. güzel bir romantik komedi. konusu çok çok ahım şahım değil ama beğenilecek tarzda bir dizi. hani dizini en atraksyonlu yani başrol kızı 35 başrol erkeği de 28 yaşında. ve birbirlerini seviyorlar. herhalde bunu diyebilirim en değişik. 
eğer benim gibi eğlenmek istiyorsanız ve de romantik komedi oslun diyorsanız kesinlikle tavsiyemdir yani :)

kızın sesini dizi de duyamasak da çok şekerdi. o yanakları ısırasım geldi.

le min hoo'ya benzettim arada adamı. ki saç modeli kıyafetler filan buna çok müsait.
son olarak dizi müzikleri de güzeldi. eğlenceliydi.

tree of heaven/Tengoku no ki

park shin hye dizileri forever :)
dram bile izliyorum siz düşünün bendeki hırsı, istikrarı.
tam bir dram yaaa. ağlatırdı normalde de atlaya atlaya gittim sonlarında. ha bir de sonu çok klişe. özellikle aşk tesadüfleri sever filmini izlediyseniz bu dizi sizi hiç etkilemez. sonunu söylemeyeceğim çünkü ben sonunu merak ederek izledim diziyi. izlemek isterseniz ufak bir tüyo olsun size sadece.
ha na ile yoon sun ebeveynlerinin evlenmeleri nedeniyle üvey kardeş olurlar. ama ha na yoon sun'a ilk andan beri öyle iyi davranır ki çocuk aşık olmasında ne yasın.daha sonra ha na da aşık olur ama bunun doğru olmadığını düşünerek çocuktan uzaklaşır. en sonunda yoon sun artık ha na'ya zorluk çıkardığını anlar ve ondan uzaklaşır. ta ki iki yıl sonra ortaya çıkar ve artık çok değişmiştir.
 bu arada trafik kazasında ebeveynleri de ölmüştür. ama bundan haberleri yoktur.  
 aradan geçen 2 yılda ha na yoon sun'a daha da aşık olmuştur.
dram sevmediğim için bana normal bir dizi geldi. yoon sun yani Lee Wan'ın oyunculukta güzeldi. ama bayadır ortalıkta yokmuş. en son 2009 da Swallow the sun-güneş tutulması adlı diziyi çevirmiştir.



dizide birçok da güzel sahne vardı. sadece birazını koydum buraya.  klasik bir senaryo olmasına rağmen   dram sevenler izlemeli bence

20 Ağustos 2013 Salı

Don't Worry I m A Ghost / Endişelenmeyin, Ben Bir Hayaletim / 2012

park shin hye sardım bu ara. şu anda zoraki prens dizisini izliyoruz annemle. annem alt yazılı izlemiyor. o yüzden türkçe dublajlı nerde kore dizisi bulursam hemen birlikte izliyoruz.
neyse gelelim park shin hye var diye izlediğim filme. filmin ismine baktığınızda sizi eğlenceli birşey karşılayacak sanabilirsiniz ben öyle sanmıştım. eğlenceli yerleri de vardı ama daha çok başka şeyler buldum ben filmde. filmin konusuna burdan bakabilirsiniz. ben baya filmi anlatacağım çünkü. ona göre okuyun yazımı :)
öncelikle karakterlere bakalım.
park shin hye- yeon wha

bong tae kyu-moon ki
park shin hye'nin yanına yakışmamış diye düşündüm izlerken ama sonra beğendim. bu adamın olması gerçekten iyi olmuş filmin sonunda duyguyu güzel hissettirdi bana. 
moon ki bir kaza sonucu hafızasını kaybediyor ve bir anda bir hayalet beliriyor. ben kimin derken bu hayalet de kim demeye başlıyor bir anda. aslında o hayalet çook öncelerde moon ki'nin hayatını kurtaran sonra da uzun bir süre moon ki'yi göremeyen ama moon ki'nin onu takip ettiği ve içten içe de sevdiği yeon wha. 
yeon wha'nın da moon ki'nin yanında bir anda belirmesinin bir nedeni var tabi. ölmeden önce son gördüğü kişi moon ki ve hayatını kurtardığı andan beri moon ki'ye birşeyler besliyor o da. işte tam öldüğü gece moon ki'ye açılmayı planlarken bir anda ölmüş buluyor kendisini. moon ki'nin hafızasının yerine gelemsi için elinden geleni yapıyor çünkü ölmeden önce son gördüğü o olduğu için belki onu öldüreni moon ki görmüştür diyor.
peki moon ki gerçekten öldüreni gördü mü? yeon wha'yı kim öldürdü? 
tüm bunlar filmde çözüme kavuşuyor ve sanki filmi psikolojik bir filme de çevirmeye çalıştıklarını anlıyoruz sonunda. 
dedim ya isimden eğlenceli birşeyler bekledim ama bana başka şeyler gösterdi film. moon ki için üzüldüm adamı sonda kafayı sıyırmış olarak gösterdiler. 
eğer sonu böyle bitmeseydi eh derdim film için ama bu sonla güzel bir film.
biraz da filmden kareler...
yeon wha ile ilk karşılaşmaları. moon ki'yi boğulmaktan kurtarıyor.

böyle de sevimli bir hayalet :)



hele bu resmi gördükten sonra daha da çok izleyesi gelir insanın :)




15 Ağustos 2013 Perşembe

ben var müzik dinlemek#9

bu sefer ostlarla karışık bir yazı yazacağım ve baya bir uzun olacak sanırım.. izlediğim dizilerin birkaçının müzikleri gerçekten güzeldi. ki önceki yazılarımda dizilerden bahsederken de söylemiştim beğendiğimi.
gelelim o müziklere şimdi.
shinee- green rain
shinee dinlemezdim pek ama bu şarkıdan sonra bir bakayım dedim ve birkaç şarkısını daha beğendim. diziyi tekrar ahtırlatayım zilemeyen varsa izlesin. the-queens-classroom
shinee-hello
shinee-forever or never
F.T. island- hello hello
aslında F.T. island'da pek dinlemem ama bir bakayım derken şarkıyı telefona atmışım bile :D
sweet sorrow-just get away
çok eğlenceli bir klip. bunu da bez cadıları sayesinde keşfettim. ilk başta ne yapıyorlar dedim ama daha sonra bayıldım çok güldüm klibe.
evet şimdi de sıra ostlara geldi. 
park shin hye- the day we fall in love 
sheartstrings yazımda da bahsetmiştim bayıldığıma. tabi dizinin de etkisi var shin hye'nin sesinin beğenmemde.


CN blue- see my eyes
CN blue dinler oldum resmen. 
CN blue-I will forget you
bu şarkı resmen beni benden alıyor.
sunny hill-thump thump
aslında yazısını yazmadığım ama çok severek izlediğim bir dizinin ost'u bu. dizide kızın telefon müziği buydu. dizinin adı the greatest love. mutlaka izleyin. 
G.NA-because you are my man
G.NA'nın seslendirdiği ostları genelde severim. ama hep hüzünlü şarkıları seslendiriyor o da ya. 
tatil bitene kadar ne dinlersem ne izlersem kar diye bakıyorum şu ara :)

The Girl Who Leapt Through Time/zamanda sıçrayan kız

2006 yapımı bir animeden bahsedeceğim size bugün. çok anime delisi değilimdir ama bu ilgimi çekti sanırım isminden dolayı. kim bazen geçmişe gidip hatalarını düzeltmek istemez ki??
ilk başta afiş etkiledi beni. sade bir şey biliyorum ama hoşuma gitti.
anime lisede okuyan üç arkadaş üzerinden ilerliyor. bunlardan ikisi zamanda sıçrayabiliyor. asıl sıçrayan Chiaki ama daha sonra Chiaki sayesinde makoto da sıçrayabiliyor. tabi bunu ilk başta ikisi de bilmiyor ve bu sıçramasını sağlayanın chiaki olduğunu ve onun gelecekten geldiğini animenin sonlarına doğru öğreniyor. 
ilk başta bu sıçrama işi çok hoşuna gidiyor. ne zaman hata yapsa veya bir olay hoşuna gitmese onu değiştirebiliyor sıçrayarak. ta ki bu sıçramalarının başkalarının hayatlarını değiştirdiğini fark edene kadar. her şeyi yoluna koymak istiyor ama bu sefer de çok az sıçrama hakkının kaldığını öğreniyor.
anime tam da benim içimde yaşadığım durumları ele alıyor aslında. öyle yapmasaydım şunu demeseydim derken aslında herşeyin olması gerektiği gibi olmasının en doğrusu olduğunu bana tekrardan hatırlattı. geriye dönüp hatalarımı düzeltseydim başka hatalar yapıp daha büyük sorunlara yol açabilirdim her şey daha karışık olabilirdi.
bu sahnede Chiaki makotoyu sevdiğini söylüyor ama makoto ne yapacağını bilemeyip geçmişe geliyor ve bu olayın yaşanmamasını sağlıyor. fakat kaç defa geçmişe gelse de her defasında Chiaki bir yolunu  bulup konuyu tekrar açıyor.

en sonunda hiç Chiakinin bisikletine binmemeye karar veriyor ve Chiaki'den kaçmaya başlıyor. tabi enreye kadar o kadar kaçarsan çocukta seni bırakır. tam da çocuk bıraktığında Chiaki'den hoşlandığını anlıyor klasik kız sendromu işte :D

japonalr anime yapar da gün batımı sahnesi olmaz mı. ne kadar japon dizisi izlediysem mutlaka bir gün batımı sahnesi oluyor. bu durum animede de değişmedi.
animenin sonu da gün batımıyla bitiyor. tabi sonuna kadar neler neler oluyor onlardan da bahsetmeyeyim izleyip görün.
ben beğendim animeyi. süresi 1 buçuk saat o da etkili oldu beğenmemde. uzun olunca sıkılıyorum biraz.




11 Ağustos 2013 Pazar

heartstrings/2011


eğlenceli romantik komedi bir dizi ile karşınızdayım yine. dizii 15 bölümlük ve başrol oyuncuları çok tanıdık. park shin hye ve CNblue'dan jung yong hwa başrolde. you are beautiful dizisinden de biliyoruz ayrıca bu ikiliyi.

dizi geleneksel müzik öğrencisi ile modern müzik öğrencisinin yollarının romantik bir şekilde kesişmesi ile başlayıp ardından kızın oğlana aşık olması, oğlanın başkasını sevmesi, sonra kıza ilgi duyması ve mutlu son sevgili olmaları ve olmazsa olmaz yine ayrılmaları,  finalde de tekrar birleşmelerini işliyor. yani klasik romantik komedi dizisi işte. bu dizinin artısı ne derseniz müzik var sonuna kadar tabi ki de dans. müzikalli dizileri sevenlerdenseniz benim gibi mutlaka izleyin. ki bu oyuncular olur da izlenmez mi orası da tartışılır yani.
bu yazımda hem resim hemde müziklerine yer vereceğim dizinin.
dizide bol bol bisiklet sahnesi görecesiniz. tabi ilk kız aşık olduğu için de bu sahneler çok eğlenceliydi.
dizinin ortalarına goğru artık oğlanda kızı seviyor. ma oğlan hem yakışıklı hem de şarkıcı olunca kızın düşmanı çok oluyor tabi. bu sahnede oğlan herkese rest çekip kızı ne kadar sevdiğini gösteriyor. önce kız için bir şarkı söylüyor barda ardından da :)
bu sahneler de çok görüldü dizide. müzikalin yönetmeninin kıza karşı bir sempatisi vardı ve sanki çocuk sever gibi kızın saçlarıyla oynayarak gösteriyordu bunu da :)
böyle romantik bir dizi de yağmurlu bir sahne olmazsa olmazdı yani.
yine bir klasik sahne. 

bu sahne dizinin başlarından ve çok komikti. kız yere düşüyor ve nasıl oluyorsa oluyor oğlanın ayağına kapanmış buluyor kendini. iki dakika önce neler saydırdı çocuğa ardından ayaklarında.
şunu da söylemeden geçmeyeyim shin hye'nin dizideki stilini çok sevdim. uzun etek ve kore dizisi. ilk başta anlamsız gelse de çok yakışmıştı keşke bu stili kullansalar arada. 
bu da yine bir klasik :) mutlaka romantik komedi dizilerde böyle bir aksesuar takıntısı oluyor. çift telefon süsleri.
gelelim müziklerine. resimlere girersem çıkamayacağım belli. daha yan karakterleri var bu işin bitmez yani.

park shin hye- the day we fall in love
şu an telefon müziğim bu şarkı. görün yani nasıl beğendim :)


jung yong hwa-see my eyes


CN BLUE- Iwill forget you


bu şarkıyı dizide shin hye söylüyor. onu da paylaşayım. onun yorumu ile beğendim çünkü ilk bu şarkıyı.


 going to meet you 
bu da sadece ensturiman ve bunu da alarm sesi yaptım telefona. galiba ben baya bir etkilenmişim müziklerden :)
imddi bu kadar övdüm diziyi sakın mükemmel bir dizi sanıp da izlemeyin dedim ya ben dizinin müziklerinin büyüsündeyim şu an. bazı gereksiz yerleri vardı. klasik sahneler çoktu. zaten atlaya atlaya izledim anlayın yani siz. eğer o kadarına takılmam ben derseniz izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim.







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...