31 Aralık 2012 Pazartesi

yeni yıl!!

herkes yeni yıl yazısı yazıyor e bende yazayım bari. ve şunu da demeden geçmeyeyim. yeni yıla nasıl girerseniz bütün yıl öyle geçermiş :P ben bugün durmadan esniyorum az önce uyuyup uyansam da hala esniyorum yani ben bütün yıl esneyeceğim sanırım :DD
ya çok kötüydüm bugün okulda. 5 sınıflardan ezber alıyorum bi yandan da esniyorum çok kötü oldum bir de bizim 5'ler meşhurlar. tam çocuklar içinde ağır olgun takılan beş altı tane çocuk var yok. ben bir yandan ezber alıyorum onlar da bir yandan gangnam dansı yapıyorlar. kızamıyorum da. çocuklar daha anlamıyorlar ki. ödül ceza gibi yöntemler deniyorum işte. en beğendikleri şey farketmeden ders işlemek :) bir yandan soru çözüyorlar bi yandan oynuyorlar.
neyse 5'lere daldım baya :) asıl konu yeni yıl. çocuklar durmadan soruyor : öğretmenim yılbaşı kutlamak günah mı? yılbaşında hediye almak günah mı? gibi bi dolu soru. ne söyleyeceğimi de şaşırıyorum çünkü bazı öğretmenler yılbaşı çekilişi de yapıyorlar. onlara da ters gitmeden orta yolu bulmak zor. 
en sonunda onların da anlayacağı birşey buldum : hediyeleşmek güzeldir. bunda günah filan yoktur. yılbaşı kutlamak ise yeni bir yıldan iyi dileklerde bulunmak, bunun için dua etmekte bir sorun yok. ancak ince ayrıntısı şu :   peygamber efendimiz diğer dinlerdeki insanlara benzememek için bazı önlemler almıştır. mesela muharrem orucu tutarken tek gün tutmayın ya bir öncesi ya da bir sonrasını da tutun demiş yine saç ve sakalınızı boyayın, diğer dinlerdekilere benzemeyin demiş.işte peygamberimiz böyle demişken şimdi tam yılbaşı günü hediyeleşmek, yılbaşı ağaçları süslemek filan ne kadar doğrudur siz düşünün. 
ama şu da bir gerçek bunlar daha çocuk. bende onların yaşındayken heves yapıyordum. her yerde süsleme yapılıyor, hediyeler alınıyor biz de yaptık. o yüzden çocuklara çok katı davranmak istemiyorum. büyüyünce zaten yapmazlar. 
konuştuğum öğrenciler : öğretmenim yılbaşı ağacı süslediniz mi? bile dedi. siz böyle diyen bir çocuğa sen günah işliyorsun dersen o çocuk dinden uzaklaşmaz mı? onunla konuştuk biraz bu konuyu. aslında o da biliyor yeniyılı kutlayınca birşey olmayacağını ama heves de ediyor. 
böyle küçük şeylerden çocukları dinden uzaklaştırmak olmaz. biraz konuşunca o da anlıyor zaten doğrusunu.
bu arada bana bir öğrencim yenı yıl hediyesi getirdi :) biraz şaşırdım çünkü ben çekiliş filan yapmamıştım sınıflarda. sonra hediyeleşmek güzeldir dedim ve hediyeyi kabul ettim, çocukta mutlu oldu :)
işte hediyelerim :)

e din öğretmenine böyle hediye olur demi :) öğrenciler böyle diyor :)

28 Aralık 2012 Cuma

kaşınmakta : gezmek istiyoooo

şu an resmen kendi kendimi kaşıyorum.balkanlardan arkadaşların facelerine girip oraların resimlerine bakıyorum. sonra dönüp kendi çektiğim fotolara bakıyorum ve de yarın okula gideceğimi düşünüyorum :( 
ne desem evliya çelebi gibi "seyehat ya rasulullah" mı desem ne desem bilemedim :)
diyar diyar gezmek istiyorum, başka sokaklarda başka hayatları izlemek oradan kendi hayatıma pencereler açmak  istiyorum.
sırbistan'da rotamı bulmak istiyorum mesela

bosna'ya kuş bakışı bakıp tophane'yi(bursa) hatırlamak istiyorum mesela

balkan köylerine hayran kalmak istiyorum mesela

çok uzaklara gitmeden(sırbistan) uzakları yaşamak istiyorum veya uzakları uzaklarda yaşamak istiyorum mesela
sarejevo'da "ha bursa ha bosna" demek istiyorum mesela


bosna'nın tarihini, acısını, gerçeğini görüp kendi gerçeğime düşünmek istiyorum mesela
rüyalarımı gerçekleştirmek istiyorum mesela(sırbistan'a gitmeden önce böyle bir yeri rüyamda görmüştüm)
buz gibi gül şerbeti içmek istiyorum mesela, değişik tatlar istiyorum mesela
kısacası görerek şükretmek, hamdetmek istiyorum. en başta da hayırlısını istiyorum.


27 Aralık 2012 Perşembe

hafızlık

liseden bi arkadaşım hafızlığı bitirmiş. 3-4 yıldır uğraşıyordu. biz üni bitirdik o hafızlık. burda kıskançlık yapabilirim dikkat!!!!
lisede çok sorunlu bir kızdı, arkadaşları ile ilk başlarda anlaşamıyordu, arasında bende vardım bu anlaşamayanların. daha sonradan güzel bi arkadaş çevresi oldu. yine lisenin ilk yılı baya bozuk tavırları vardı, daha sonra onlar da düzeldi.
vee şimdi hafız oldu o kız.
burdan ne mi çıkacak. 
1- ben kıskanıyorum, imreniyorum ama o cesareti buluyor muyum kendimde.... ama o tüm o lisedeki olumsuzluklarına rağmen lise bitince buldu mu o cesareti kendinde buldu ve başardı mı başardı.
2- şu anda öğrencilere kızamıyorum çünkü ileride ne olacaklarını gerçekten kimse bilemez. bu arkadaşım gibi ve bunun gibi bi dolu arkadaşım gibi ileride ne olacakları belli değil. o yüzden şimdi onlara ne kadar sinirlensem de çalışmadıkları için ileri de sınıfın en haylazının en başarılı kişilerden olamayacağını kimse garanti edemez. bu yüzden okula çocuğunun durumunu sormaya gelen velilere ne diyeceğimi bilemiyorum. bırak nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşasın desem sınıfta ben çekiyorum onu. çocuğunu sık çalıştır desem o çocuk yine çalışmayacak. ebeveyn korkusu gidince yine eski haline gelecek.. çok karışık ya.

sanırım bu pasta hafızlıkkutlamasından :) facesinde gördüm. tam onu yansıtan bi pasta. demek ki 4 yıldır hala aynı şeyleri seviyor :)

26 Aralık 2012 Çarşamba

ingilizceye başladım

sonunda ingilizceye başladım. 20 gün geçti livemocha'ya kaydolalı ama gelgör ki tembellikten başlamak gelmiyordu içimden. 
hazır canım sıkkınken bu gece hadi dedim başla şuna daha kötü olamazsın herhalde. iyi ki başlamışım üçüncü dersteyim. siteye bayıldım çok güzelmiş, gerçekten etkili olacağa benziyor. bakalım çalışıp göreceğim.
profilim bu. birilikte öğrenelim :)

saklı muu

canım sıkılıyor bugün. aslında hava çok güzeldi, annemle dolaşmaya çıktık fotoğraflar çektim yeniden fotoğraf düzenlemeye başladım ama şu anda hiç enerjim yok. yemek yemek bile istemiyorum.
bana arada olur böyle. uzun zamandır olmuyordu bende kendime şaşıyordum ve beni çok bekletmedi. yine enerjim gitti asık bir surat geldi sebepsiz yere.
belki blog yazarsam bi umut gelir mi diye düşünüyorum.bakalım.
bari bikaç fotoğraf paylaşayım bugünden ve geçen haftaki kardan :)
önce kar diyelim...

okul ile evimin arası çoook yakın :)) çok seviyorum bu durumu.
ve gelelim bugün ki muhteşem güzel sıcak havaya
bu benim düzenlediğim bir resim. netlik yok biliyorum. telden çektiğim için yaktaşınca netliğin gittiğini farkettim ama uzaktan da pek belli olmayacaktı.yine de bu güzel hali.ilk hali bu resmin :)
fotoğraf üzerinde oynamayı seviyorum :) 


ve son olarak gökyüzü ile veda edeyim yazıma 

son dört resimde görülen bacalar termik sanrtalin bacaları. ilk ikisi oturduğum siteden son iki resim de otobüse bindiğim ana caddeden. malesef siteden merkeze otobüs yok, o yüzden ana caddeye çıkıp otobüse biniyoruz.
umarım beğenirsiniz yaşadığım yeri ki ben bayılıyorum yemyeşil orman içinde ;))


19 Aralık 2012 Çarşamba

laiklik ve din

bugün okulda bir sendikanın afişine o kadar sinirlendim ki. Akpyi kötülüyor ve afişte onun yaptığı yatırımlarda 1:sermaye
2:güvenlik
3:diyanet
diye başlıklar dışında eğitim sağlık filan yatırımı yok gösteriliyor. akp gelmeden önce diyanete yardım yoktu ve gerekte yoktu onlara göre. tıpkı din derslerini gereksiz gördükleri gibi.
aynı zihniyet 1940'larda da din derslerini kaldırmıştı. sonra haklın baskısı ile geri getirmek zorunda kaldı ama. 
bu zihniyetler kendilerine hep Avrupayı örnek alıyorlar ya, gidip oradaki durumu görüyorlar mı acaba çok merak ediyorum. Makedonya'da biz kız ve erkek daha yaşları 15-16. parkta neler yapıyorlardı gözlerimizin önünde. A ama bir dakika bu özgürlüktü demi. pardon yanlış söyledim ben. gençler özgürce hayatlarını yaşıyorlardı.iyi peki yaşasınlar özgürce. cehennemi dolduracağım diyor Allah. ve bunu biz önleyemeyeceğiz. çünkü her bireye akıl verdim diyor, o aklı kullanmak onların elinde.
anayasanın laiklik ilkesi gereği kapalı olarak kamuda çalışamazmışız. anlayamadığım şey hukuku bu ülkede yaşayanların iradesi belirlemiyor mu. bu ülkenin en az %95'i müslüman değil mi. peki biz kimin hukukunu yaşıyoruz.her başörtüsüne serbestlik getirilmeye çalışıldığında anayasaya aykırı dendi. peki bu anayasayı değiştirmek niye bu kadar zor. hani halk için hukuk vardı.% 95'i müslüman bir ülkenin halkı demek ki dinini yaşamayı istemiyor.
müslümanlığı geçtim tamam ya bir insanın inancına nasıl böyle deyip karşı gelebiliyorlar. çok merak ediyorum bunu diyenlerin anneleri ananeleri de başörtüsü takmıyor muydu. ya kurtuluş savaşında övünürler analar cepheye mermi taşıdı diye. peki durum ne şimdi.o anaların evlatları kendi analarına bile ihanet eder olmuş. 
sonrada derler bu sistem baştan bozuk. evet bozukmuş demekki ki sizin gibi insanlar yetişmiş ve şu anda bizlere mani olmayı başarıyorsunuz.
ha peki ben ne yapacağım siz beni engelliyorsunuz diye geri mi çekileceğim asla. inadına işimi en iyi şekilde yapıp imanlı, vicdanlı ahlaklı bireyler yetiştireceğim.
daha da yazarım çok doldum da gerek yok fazla söze. anlayan anlar zaten beni.

15 Aralık 2012 Cumartesi

Protect the Boss

geçen sene görmüştüm bu diziyi fakat resminden dolayı güzel değildir diyip izlememiştim. geçenlerde bir bloogda gördüm eğlenceli yazıyordu. eh izleyelim görelim dedim veee gördüm bayıldım. gerçekten çok eğlendim izlerken. tabiki romantik komedi :) 

ve bu dizide kim jae joong oynuyormuş. ilkbaşta çok itici geldi bana. ama ilerleyen bölümde adamın yakışıklılığını karizmasını ortaya döktüler ve jae joong'u sevmeyen biri olarak sevmeye başladım. 
dizinin sonunda düğün sahnesi vardı. kızın gelinliği berbattı. gerçekten koreliler gelinlik işinden anlamıyorlar. kızı dizi boyunca genelde güzel giydirdiler hatta bazı yerlerde bayıldım kıyafetine ama sonda yaptılar yapacaklarını. 

ve dizinin ilk bölümlerinde ne vardı: no eun seol yani başrol kızımız iş bulamayıp tanrıya yalvarır ve her yolu dener, kiliseye gider,camiye gider, başını kapatır, öyle dualar eder iş bulmak için. burasını sevdim. ilk defa böyle bir dizide islam geçti. ayrıca dini nasıl anladıkları da ortaya çıktı. tabi genelleme yapmıyorum ama insanların Allaha nasıl ulaşacaklarını bilmediklerini anlıyorum burdan.
 ve bir yandan da tebrik ediyorum en azından gittikleri yere göre giyinmişler. bizim türkiyede bile hala dizilerde dini bir sahne gösterileceği zaman baş bu kadar kapanmıyor yani.

uçurtma avcısı

kitabın yazarı: Khaled Hosseini.aslen afgan ve amerikada yaşıyor.
çeviren:Püren Özgören
bu kitabı okumaktan çok zevk aldığımı söylemeliyim öncelikle. tam bana hitap ediyor. bir hayat hikayesi anlatılırken bir yandan da afganistana bakıyorsunuz 1975 günümüze. afgan kültürünü anlamaya çalışıyorsunuz. çevirmene de teşekkür etmek lazım  aralarda farsça kelimelere yer vermiş ve bu sizi farsçaya da çekiyor hafiften.
yazarın tasvirleri de güzel sizi çok sıkmıyor ve o anı yaşatıyor size. özellikle bundan önce okuduğum iki cami arasında aşk'tan sonra tasvirlere taktım biraz.
kitap emir ile hasanın hikayesini anlatıyor. aslen kardeş olan fakat bunu bilmeyen iki çocuğun hayatla verdikleri mücadele. kitabın özetini bu blog çok güzel anlatmış o yüzden ben özete girmeden kendi hissettiklerimi ve düşündüklerimi yazacağım.
kitapta herşeyi bulabilirsiniz; özlem, acı sevgi, sevgisizlik, nefret, çaresizlik ve dahası.hayatın birbirine nasıl bağlı birşey olduğunu görüyorsunuz. yaptığınız yanlış bir davranış bedelini ödemeden peşinizi bırakmıyor. 
yazarın diğer kitabı bin muhteşem güneş. onu da merak ettim. yorumlara göre o da yine afgan haklını anlatıyor bu sefer kadınlar açısından. umarım onu da okumak nasip olur.
özellikle benim gibi kültürlere meraklı olanlara tavsiyedir. pişman olmazsınız :)
ayrıca filmi de varmış kitabın. onu izlemedim ama kitapla aynı sanırım.

13 Aralık 2012 Perşembe

iki cami arasında aşk

kitap hakkında eleştiri yazacağımı yakında gelecekler yazımda belirtmiştim. yazmadan önce bi araştırayım ben de mi bi sorun var diye. çünkü çok satanlardanmış bu kitap. neyse baktım ki beğenen var ama benim gibi beğenmeyende var hatta aynı düşünceleri paylaştıklarım da.
 gelelim yorumlarıma: ilk olarak kapak dizaynı güzel, sonra kitabın içinde sadece sağ tarafta yazı var sol tarafta sadece bir hilal. o da sayfalar ilerledikçe yavaş yavaş batıyor. kapak ve bu detay ile kitabı beğendim ilk başta. içini de seveceğimi düşündüm ama öyle olmadı. ayrıca ben bu kitabı bitiremedim bile onu da belirteyim. 60 sayfa falan okudum kendimi sıkararak, Sinan için. ama Sinan için bile olsa dayanamadım. 
tasvirlerini beğenmedim yazarın. yerinde doğru cümleler değildi bazıları.
sonra aşk faslı var bir de. tamam sinan ve mihrimah biliyorum kitabın adı da aşklı filan ama ben konduramıyorum ya. ben zaten bu yüzden muhteşem yüzyılı da hiç izleyemedim. yani düşünsenize bir koca sinan koca süleyman ama anlatılanlar sadece neler hissettikleri. onların tarihi şahsiyetleri, büyüklükleri nerde yok.
 ben böyle tarihe mal olmuş kişilerin yazarların elinde kendi düşüncelerine göre gönül dünyalarına şekil verilmesine karşıyım. 
belki burda sinan yerine başka biri olsaydı dayanırdım ama yok böyle olunca dayanamıyorum.


my girlfriend is a gomiho

çok eğlenceli bir romantik komedi. bunu birçok kişiden duymuştum ama sıkıcıdır diye düşünmüştüm. aslında hiç de öyle değilmiş eğlenceliydi. sadece artık sonlara doğru baydı ve sonunda ne oluyor diye merak edip sona geçtim.
oyuncular çok yakışıklıydı. gomihoya bayıldım güzel bir yüzü var gerçekten.ama en çok park dong joo beni bitirdi. saç sitili filan çok havalıydı.
dizi tilkiyken insan olmaya çalışan ve bunun için de kendisine yardım etmesi amacıyla seçtiği cha tea woong arasında geçiyor. gomiho durmadan açıkıyor çocuk kendini yemesin diye ona sürekli et buluyor filan. bu benim bittiğim dong joo da gomihoyu çıktığı resmin iine hapsetmeye çalışan kötü adamımız. ama bi yandan kız da eskiden sevdiği kişiye benzediği için kıyamıyorda. kore dizisi ve aşk üçgeni :) romantik komedi ve kore diyince aşk üçgeni olmadan olmaz.


rich man, poor woman

bekelenen dizilerden birinin daha çevirisi bitmiş. bende hemen izledim. sanırım üç günde bitirdim uykumdan feragat da ettim tabi bu arda. çünkü dizi gerçekten beklediğime değmiş. beğendim. 
başrol oyuncusuna zaten bitiyorum. sırf o var diye izledim :D japon dizi izleyenler kesin izlemiştir Hanazakari no Kimitachi e / Yakışıklılar Cennetindeki başrol oyuncusu olur kendisi :)
dizi üstün zekalı Toru ve çalışkan zeki ancak bir türlü iş bulamayan Sawaki ve onların etrafındaki kişiler arasında geçiyor. Toru çok zeki fakat isimleri ezberleyemiyor. burasına bittim. çünkü 2,5 aydır öğretmenim bende hala bazı öğrencilerin adını eberleyemedim ve bu duruma çok sinir oluyorum. yani dizide kendimden bi yön de gördüm daha da ilgimi çekti :)
sürükleyici sayılır, romantik komedi arada ihanetler filan iyiydi.ama ismi başka birşey olabilirmiş ben böyle bi isimle böyle bi dizi beklemiyordum .

7 Aralık 2012 Cuma

latif fotokopi :)

bu gece yatmayacağım sanırım yarın okulda ne yapacaksam :P
facede dolaşırken bizim okulun yanındaki fotokopicinin facesine girdim bi de ne göreyim face not kaynıyor. not dediysem ders notları yani :D çok güldüm ya. geçen sene bu kadar yazmıyordu. tabi bu senekiler bizleri aştılar. bunlar ses kayıtlarını bile birbirlerine vermiyorlarmış, ses kayıtları bile karaborsa olmuş (tabi arada benim de abartmalarım var :D) 
tuhaf oldum ya. aynı sıkıntıları bende çektim ama şu anda başka sıkıntılara yelken açtım. bazı şeyleri geride bırakmadan hayat devam etmiyor. güzel günlerdi diyip geçmek gerekiyor 

I'm forced to fake

bu gecenin cümlesi sanırım bu.niye bu tam acıklayamıyorum ama bu. 
niye böyleyim hala çocuğum sanırım en ufak şey moralimi bozuyor.

6 Aralık 2012 Perşembe

yakında gelecekler :)

güya netteyim ama oturup düzgün yazı yazmak zor geliyor ama en kısa sürede yazacağım yazılar var. böyle yapayım da bari yazmak için kendimi teşvik edeyim :D
ilk önce iki tane diziden bahsedeyim. tabi ben yazana kadar üç dört olmaz bu dizilerin sayısı. biri izleyeli iki hafta oluyor sanırım. çevisini çok beklediğim ama yazmaya üşendiğim rich man poor woman adlı japon dizi.
diğer dizimiz de herkesin bildiği ama benim herkes biliyor zaten çok duydum diyip izlemediğim ve netim yokken(bu hafta üç gün net yoktu evde) izlediğim my girlfriend is a gomiho. 
gelelim kitaplara: iki cami arasında aşk. baya eleştiri yazısı olacak bu. diğeri de hala okuduğum ve çok beğendiğim uçurtma avcısı.
sonracığıma taaa ne zaman yazdığım dubrovnik yazısından sonra artık şu balkanlarla ilgili diğer ülkeleri de yazıp bitirmek ve inşallah yeni ufuklara yelken açmak :) tabi öğretmen nasıl olacaksa. şu anda yatıp uyumam  gerekiyor mesela yarın sabah dersim olduğu için. öğrenciliği sevmem ama şu istediğin zaman okula gitmeme ne güzelmiş ya. şimdi istersen gitme. konular kalıyor sonra yetiştireceğim diye kendini parala. öğretmenlerin neden hep okula geldiklerini anlıyorum şimdi :)
böyle işte. sıkıntımı attım biraz bunları yazınca ;)) 

livemocha

çok karışık duygular içerisindeyim. yazıp sildim yazmaya çalıştım  yine vazgeçtim. ama yazmalıyım sanki bu gece. birşey yazmalıyım. derken bu gün öğrendiğim bu site takıldı gözüme. dil öğrenmek için hazırlanmış sitelerden biri. böyle sitelerin etkili olduğu daha önceden duymuştum.  hemen kayıt yaptırdım. en kısa sürede başlayacağım ingilizce ile. aslında arapça da var aklımda da onun üzerine düşünce hatırlarım ve pratik yapmam lazım ona. niyeyse ingilizce öyle gelmiyor şimdilik. yabancı müzik dinelrken ne söylediklerini öğrenmek için başlıyorum. bi de arapça ile haşır neşirim zaten.

2 Aralık 2012 Pazar

dinamik fizikmiş :P

geçen sene kendi tezimi araştırmaktan bıkmış biri olarak bu gün geçmişi tazeledim resmen. kardeşimin ödevi varmış konu dinamik fizik veya fizik dinamik gibi birşeydi. newton yasaları ile alakalı birşeymiş. 
benim gibi sözele gömülmüş birisine böyle  bir konuyu araştır denirse o da konunun adını bile bilmeden araştırma yapar işte :DD
geçen sene kendi konum için bir dolu internet sitesi keşfettiğim için kardeşi,m benden yardım istedi. iyiki de istemiş. bi dolu site buldum çünkü :) he asıl konuyu bulabildim mi hayır ama bu kadar sitenin içinden de bi zahmet kendi bulsun. 
bu kadar bulmuşken buraya da eklemek istedim siteleri.
bloğun adı işte bu yüzden benden herşeyden dünyadan :) ne çıkacağı belli olmadığından :D

bugün ne kadar araştırma yaptım yaa :) hem okul için hem kardeşim için başım ağrıyor artık bilgisayar başında durmaktan. 

müzik ve ben

ben müziği her durumda dinleyebilirim genelde. ama en çok da içimdeki sesi bastırmak için dinlerim sanırım.
öğrencilerimden birisi müzik dersine karşı çıkmış, bana da bi kitap getirdi orada yazıyor öğretmenim, dinlememiz gerekiyor dedi. bende o anda bi dolu çocuk başımda ne amaçla söylediğini pek anlamadan sadece üstün körü açıklamada bulunmuştum. sonradan anladım ki müzik dersinde şarkı söylememek içinmiş o kitap. sonra müzik öğretmeninden öğrendim bunu. açıkladım tabi anlayacağı bir şekilde daha sonra. ne kadar anladı tabi bilemiyorum.
okuduğum kadarıyla müziğin neye hizmet ettiği önemli. eğer müzik seni kötü düşüncelere götürüyorsa evet dinlenmemesi ve yapılmaması gerekir. mesela ben öyle müzikler dinlerim ki o müzik beni çalışmaya teşvik eder. içimden geçen kötü duyguları bastırır. çok sinirli olduğumda son ses dinlerim ki o sinirli anım geçsin. aklımda dönüp durmasın saçma düşünceler.
mesela şu anda da öyle bir andayım. son ses müzik dinliyorum ve aklımda olmaması gereken düşünceleri uzaklaştırmaya çalışıyorum. bastırıyorum bi anlamda nefsimi.


bu ikisini dinliyorum şu anda. düşünmemek için. işime konsantre olmak için.


geçmiş öğretmenler günüm kutlu olsun :D

biliyırum bunu yazmak için bayaaa bir geciktim ama resimleri bilgisayara yeni yükledim bu yüzden ancak yazabiliyorum. tabi üzerine can sıkıntı da eklenince hiçbir şey yazasım gelmiyor.
bu geçen cuma verilen ilk hediyem. sabah daha öğretmenler odasına girmeden heyecanla bunu getirdi öğrencim çok mutlu oldum.
bu gül de annemden. çok güzel kokuyordu hala kurumuş hali masamda :)

 bu da okulda müdür beyin hazırladığı bi kutlama. çok süpriz oldu. öğrencileri de ayarlamış. tam bize bir seminer var onu okuacağım diye bu kağıtları okumaya başladı ki öğrenciler hemen ellerinde kocaman güzel bir pasta ile öğretmenler odasına girdi. çok güzeldi. daha sonra müdür bey o okuduğu kağıtları böyle kartona yapıştırdı.
bu da hediyelerden biri. içinde eşarp vardı. size en uygun hediye bu olur dediler. :)
üsttekiler cuma günkü hediyeler. öğretmenler günü cumartesiye denk gelince bi hafta kutlama yaptık resmen. ilk önce ilk öğretmenler günüm niye böyle oldu diye üzülmüştüm ama bi hafta kutlama olunca iyi de oldu yani :))

bu çiçek de pazartesi günkü süprizden :) okulun en yazamaz en hocasına göre şekil alan sınıfından. erkek öğretmenlere süt dökmüş kedi ama bayan öğretmenlere gelince tam bir canavarlar. işte kendilerini af ettirmek için her öğretmene çiçek yaptırmışlar.
bu papatyalar da iki kız öğrencimden. çiçek gibisiniz dediler :))
daha başka hediyeler de var aslında ama fotoğrafını çektiklerim bunlar. özellikle öğretmene kalem hediye dilir ya. ben hediye edilen kalemlerden koleksiyon yapmaya karar verdim :) bakalım öğretmenlik hayatım boyunca kaç kalemim olacak. şimdilik 3 tane. 
arkadaşlar kucak dolusu hediye ile gelmişler evlerine. benim o kadar çok olmadı. tabi öğrencilere düşük notlar verip üzerine de soğuk davranınca (yapım öyle ne yapayım) sonuç böyle oldu. ama olsun işimi hakkıyla yapınca hediyenin önemsiz olduğunu anladım. çünkü öğrencilerde biri hediye alınca diğeri de alma diye birşey var. en iyi hediyeyi kim alacak. bunu istemiyorum ben işimi iyi yapayım da gerisi boş. 








Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...